16 Mayıs 2007 Çarşamba

Cağların önderi laiklik ve din

Laiklik kelimesi Fransızca “laic” ,”laigue” kelimesinden gelmektedir.Latince aslı ise “laicus” dur.Sözlük anlamı ruhani olmayan kimse demektir.
mehmet says (12:32 PM):
“Laiklik yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir.Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti de demektir.”
“Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükte mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanı temin etmiştir.”
“Vicdan hürriyeti mutlak ve taarruz edilemez, ferdin doğal haklarının en önemlilerinden tanınmalıdır.”
“Laik düşünce mezhep ve tarikat çalışmalarının önlenmesini sağlamıştır.”
“Biz din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırıyoruz, millet ve devlet işlerinin Kabe’si egemenliğin verildiği Büyük Millet Meclisidir.Din işlerinin mihrabı ise, insanların ve şahısların vicdanıdır.”
“Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN din ve laiklik ile ilgili düşünceleri ve uygulamaları çok tartışılmıştır.Bazılarına göre O dini toplumsal hayattan çıkarmak istemiş, bundan dolayı da dinden çıkmıştır.Bazılarına göre ise dini değerleri kullanarak hedefine ulaşmış, sonradan dini ortadan kaldırmaya çalışmıştır.Gerçekte Atatürk ne dini toplumsal hayattan çıkarmak istemiş ne de dinin özüne dokunmuştur.O’nun m
“Akıl, mantık, ilim geliştirme, dinamizm ve vicdan hürriyeti temeline dayanan, evrensel olan ve çağdaşlaşmayla çatışmayan İslam dini ile laiklik arasında bir zıddiyet, aykırılık söz konusu olmadığı gibi tam bir uyum vardır.”(2)
Atatürk laikliği kurdu diye, ona dinsizlik isnadı en büyük iftiradır.O ahkamın zamanla değişeceğini ve dinin siyasete karıştırmakla çığrığından çıktığını, bir takım hurafelere boğulduğunu görerek bu kararı almıştır...(3)
“Din bir vicdan meselesidir.Herkes vicdanın emrine uymakta serbesttir.Biz dine saygı gösteririz.Düşünce ve tefekküre muhalif değiliz.Biz sadece, din işlerinin millet ve devlet işleriyle karşılaştırmamağa çalışıyor, kaste ve fiile dayanan taassup kâr hareketlerden sakınıyoruz.Mürtecilere asla fırsat veremeyeceğiz.”
“Dünyada her şey için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir, ilmin ne fennin dışında mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir.(ASD S-194)
Hangi şey ki akla, mantığa, halkın yararına uygundur, biliniz ki o bizim dinimize muvafıktır.Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine uygunsa kimseye sormayın O şey dindir.(ASD S-127)
“Efendiler ve ey ulus! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, mansıplar ülkesi olamaz.En doğru en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır.”
Büyük önderin tekkeleri, zaviyeleri ve medreseleri kapattırması gericilere aman vermemesi, dine karşıymış gibi gösterilmekte, tartışma konusu yapılmaktadır.Atatürk hakkında gerçekçi bir eser okumamış olanlar ahkam kesmektedir.
Kuran; “İftiraya cüret edenler, yalan söyleyenler mümin değildir.”diyor
Atatürk’ün yaveri Muzaffer Kılıç anlatıyor: Büyük taarruz sabahı 26 ağustos 1922’de çadırından çıkmış ve ellerin, göğe kaldırmıştır.
-Yarabbi! Sen Türk ordusunu Muzaffer et...Türklüğün, Müslümanlığın düşman ayakları altında, esaret zincirinde kalmasına müsaade etme!...Gözlerinden birkaç damla yaşın süzüldüğü görülür.(4)
Camiler, birbirimizin yüzüme bakmak için yapılmamıştır.Camiler, ibadet ve itaat ile beraber din ve dünya için neler yapmak lazım geldiğini düşünmek, yani meşveret etmek için yapılmışlardır.(5)
31 Ocak 1923’te İzmir!de;”Bizim dinimiz en makul ve tabii bir dindir.Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur.Bir dinin tabii olabilmesi için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır.Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.”
Türkler Kuran’ın arkasından koşuyor, fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde ne var bilmiyor ve bilmeden ibadet ediyor.Benim maksadım arkasından koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın.
21 Şubat 1925’te bütçe görüşmelerinde dini yayınların üzerinde durulmuş, Kuran’ı Kerim Tefsiri ve Sahih hadisleri içeren, hadis kitaplarının bastırılması için Diyanet İşleri Bakanlığı bütçesine 20 bin liralık ek ödenek konulması benimsenmiştir.Elmalı Hamdi Yazır tarafından “Halk Dini Kuran Dili” isimli 9 ciltlik kuran tefsiri yapılmış, Ahmet Naim ve Prof. Kamil Miras tarafından da “Sahih-i Buhari
Şer’iye ve Erkaf Vekaleti kaldırılmış yerine 3 Mart 1924’te çıkarılan 429 sayılı yasa ile Diyanet İşleri Bakanlığı kurulmuştur. Başına da değerli Rıfat Börekçi gibi bir din bilgini getirilmiştir.Rıfat Börekçi ;Milli Mücadelenin başta Mustafa Kemal olmak üzere önderleri ölüm fetvası çıkaran Osmanlı Hükümetinin Şeyhülislamı Dürrizade Abdullah’ın fetvasına karşı ANADOLU FETVASINI hazırlayanların başı
ndaki kişidir.
Atatürk din adamlarına büyük değer vermiş ve taktir etmiştir.24 Eylül 1924’te Amasya’da verilen bir yemekte Müftü Kâmil efendi için “Genç Cumhuriyetimiz bu gibi bilginlerle iftihar eder.”demiştir.(7)
Rıfat Börekçi;”Atanın huzuruna girdiğimde beni ayakta karşılardı, utanır, ezilir büzülür.”paşam beni mahcup ediyorsunuz dediğim zaman din adamlarına saygı göstermek Müslümanlığın icaplarındandır buyururlardır.Atatürk, şahsi çıkarları için kutsal dinimiz siyasete alet eden cahil din adamlarını sevmezdi.
29 Ekim 1923’te Fransız ,Gazeteci Maurice Perno’ya Atatürk;”dinimize bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum.”demiştir.
Akhisar’da 5 kasım 1923’e, Allah’ın emri çok çalışmaktadır, itiraz ederim ki, düşmanlarımız çok çalışıyor.Bizde onlardan ziyade çalışmaya mecburuz.Çalışmak demek, boşuna yorulmak demek değildir.Hepimiz itirafa mecburuz ki, bu hususta hatalarımız çok büyüktür.(ASD. II. S-95-96)
“Bizim dinimiz milletimize hakir, miskin ve zelil olmayı tavsiye etmez.Bilakis Allah’ta Peygamberde insanların ve milletlerin, izzet ve şerefeni muhafaza etmelerini emrediyor.”
“Din lüzumlu bir müessesedir.Dinsiz milletlerin devamına olanak yoktur.Yalnız şurası var ki, din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.Mutaassıp İslamcıların din simsarlığa çıkar temin edenler, iğrenç kimselerdir. İşte biz bu vazife muhalifiz ve buna müsaade etmiyor...”(9)
Milletimizin din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir.Bu faziletleri hiçbir kuvvet,milletimizin kalbi ve vicdanlarından çekip alamamıştır ve alamaz.(1923 ASD II S-66)
“Her şeyden evvel şunu en basit bir dini hakikat olarak bilelim ki, bizim dinimizde bir özel sınıf yoktur.Ruhbaniyet reddeden bu din inhisarı kabul etmez...”(ASD II. 144)
“Mustafa Kemal Atatürk hiç kimsenin ibadetini, özellikle namazını geleneklere göre yapmasından kuşku duymamıştır.İbadet hakkına karışmamıştır.”(10)
Hz.Muhammed’i cezbeye tutulmuş derviş şeklinde gösteren kitap yazarı hakkında, “bu gibi cahil adamlar, onun büyük şahsiyetini ve başarılarını asla kavrayamamışlardır.Anlamaktan çok uzak görünüyorlar.”(11)
Yine Hz. Muhammed için;”O Allah’ın birinci ve en büyük kuludur.O’nun izinde bugün milyonlarca insan yiyor.Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar o ölümsüzdür.”(12)

Münir Hayri Egeli’den;
“Atatürk için dinsiz diyenler oldu.Bunu bir modaymış gibi yapanlar oldu.Fakat hakikat hiçte öyle değildi.Atatürk laikti ve yobaz aleyhtarı idi.
Size başımdan geçen bir vakayı naklederek başlıyorum:
Bir gün Necip Ali O’ na:
-Efendim Münir Hayri namaz kılar dedi.
En yakın dostumun beni bu şekilde takdimini gören beni sevmeyenlerin yürekleri sevinçten ağızlarına geldi.Şimdi kovulacağıma hükmederek gülüştüler
Atatürk’le aramızda şu konuşma geçti:
-Sahi mi?
-Evet Paşam
-Niçin namaz kılıyorsun?
-Hiç! Sadece namazı kılınca içimde bir huzur ve sükun hissederim.Atatürk demin gülenlere döndü:
-Bir gemide kalsanız ve batma tehlikesinde olsanız, hiçbir ümidiniz kalmasa ne haykırırsınız?Herhalde yetiş Gazi demezsiniz, Allah dersiniz.Bundan tabii ne olabilir.
Sonra bana döndü:
-Dünya işlerine zarar getirmemek şartıyla namaz da kıl, heykelde yap, resim de...(13)
Kur’an’ı Kerim; “Dinde zorlama yoktur”(14) “Peygambere düşen sadece tebliğ etmektir.”(15)demektir.

Prof. Dr. Ramazan Boyacıoğlu’nun dediği gibi, “Atatürk’ün yapmış olduğu inkılaplar, bilime ve akla uygundur, vatanın ve milletin menfaati için yapılmıştır.Öyleyse bilime ve akla uygun olarak, vatanın ve milletin yararına yapılmış olan her şey, İslam’a uygundur; vatan ve millet yararına yapılan bütün çalışmaları, İslam teşvik eder.”
Gerçek şudur ki, Atatürk asla dine ve inançlara karşı değildir. O’nun karşı olduğu dini siyasallaştıran, dinden çıkar sağlayanlar, dini kendi çıkarlarına göre yorumlayanlar, dini ilerletmenin karşısında görenler, softalar, halkın temiz din duygularını sömürenleredir.
Gerçek din ve dindar, ülkenin ve ulusun yararına olan düşünce ve uygulayan bireydir.


Sonuç olarak Atatürk’ün kendi sözlerinden, çeşitli görüşteki düşünür, yazar ve ilahiyatçıların görüşlerinden demetler sunulmuştur.


KAYNAKLAR:
Atatürk Araştırma Merkezi
Atatürk’ün İslam’a Bakış, belgeler ve görüşler
Prof. Dr. Mehmet SAYAR
Prof. Dr. Ali TUNA
1-Prof. Dr. Ali SARIKOYUNCU-Atatürk-Din ve Din Adamları S-215
2-Prof. Dr. E. Ruhi FIĞLALI-İslam ve Laiklik
3-Org. Fahrettin ALTAY-Dindar Atatürk S-127
4-İsmail Hakkı TEKÇE-Benim Atam İman ve İnsanlık Abidesi İdi. S-141-143
5-Faik TÜRKMEN’den
6-Ahmet GÜRTAŞ-Atatürk ve Din Eğitimi S-41
7-Sadi BORAK- Atatürk ve Din S-64
8-Sadi BORAK- Atatürk ve Din S-85-86
9-Kılıç Ali- Atatürk’ün Hususiyetleri S-116-1930
10-Gotthard JACHKE-Atatürk’ün İndinde Dinin Önemi
11-Şemsettin GÜNALDAY-Ülkü Dergisi C.9. S-100
12Alirıza ÜNAL-Atatürk Hakkında Anılarım
13-Sadi BORAK-Atatürk ve Din
14-Bakara Suresi-256. Ayet
15-Maide Suresi-99. Ayet

13 Şubat 2007- Barış Gazetesi SAMSUN