22 Şubat 2008 Cuma

Barış ve İnsanlık Örneği

Lider,gerektiğinde ulusu,ulusun bağımsızlığı ve onuru için tek başınada olsa ölmekten çekinmeendir.
"Düşman her tarafı işgal ederek Ankara'ya kadar gelecek olursa,ben bir elime silahımı bir bir elime de
Türk Bayrağını alarak Elma dağına çıkacağım.Burada tek başıma,son kurşunuma kadar düşmanla çar-
pışacağım.Snrada bu kutsal Bayrağı gövsüme sarıp şehit olacağım.Bu Bayrak kanımı sindire sindire emerken,
ben de milletimin uğruna hayata veda edeceğim.Huzurunuzda buna ant içiyorum.(1)
Lider,emperalizme,onların kuklalarına,ülke ve düna barışını sarsan şer odaklarına korkusuzca haykıra-
dır.
"İnsanları mutlu edeceğim diye onları irbirine boğazlatmak,insanlıktan uzak sadece üzüntü duyulacak bir
sistemdir.İnsanları mutlu edecek iricik vasıta,onları birbirine yaklaştırmak,onları birbirine sevdirmek,karşılıklı maddi
ve manevi ihtiyaçlarını temine yarayan hareket ve enerjidir.Dünya barışı içinde insanlığın gerçek mululuğu,ancak bu ideal y
yolcularının çalışması ve başarılı olmasıyla mümkün olacaktır.(2
Yine lider,gerektiğinde düşmanda olsa O'nu da sahiplenmek,kini,nefreti reddedip,geçmişi unutup geleceğe bakmaktır.
Bunu da yapabilecek "ÇAĞLARIN ÖNDERİ" olan lider Mustafa Kemal ATATÜRK'tü
ÇANAKKALE'den Bakanı aracılığı ile dünyayı sarsan,hayret uyandıran vesaygınlık kazandıran söylevinde:
"Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar!Burada dost bir vaan toprağındasınız.Huzur
ve sukun içinde uyuyunuz.Sizler Mehmetcik'le koyun koyunasınız Uzak diyarlardan evlatlarını harbe göndermiş analar!Göz-
yaşlarınızıdindirin.Evlatlarınız bizim bağrımızdadır.Huzur içindedirler ve huzur içinde uyuyacaklardır.Onlar bu toprakta can verdikten sonra
artık bizim evlatlarımız olmuşlardır!"
ULUS ve ÜNİTER TÜRKİYE CUMHURİYET'ni zayıflatmak için "KEMALİZM" ders kitaplarından çıkarılalı ,resimleri devlet
dairelerinden indirilmeli diyen bağnazlara vebarış karşıtlarına gereken cevap yıllar öncesi verilmiştir.
156 özgür ülkenin özgür liderleri 1979 yılında "UNESCO'da"aldıklarıkaarda"İNSANLIK İDEALİNİN AŞIK VE SEÇKİN SİMASI"
"ÇAĞLARIN ÖNDERİ"için şöle haykırmaktadırlar:
"Uluslarası anlayış ve barış yolunda çab a harcamış üstün bir kişi,olağan üstü bir devrimci,sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan
ilk önder,insan haklarına saygılı,dünya barışınınöncüsü,insanlar arasındahiç hiç bir renk,din,ırk ayrımı gözetmeyen EŞŞİZ DEVLET ADAMI,
TÜRKİYE CUMHURİYET'ininKURUCUSU..."
"KEMALİZM"öldü,bizim anlayışımızda yeri oktur"diyen iç ve dış çevrelere bu değlendirmeler en büyük şamardır.
YOLUMUZ ATATÜRK YOLU'dur.
Sevi tomurcuklarının filizlendiği,dostluk ve barış çiçeklerinin açığı bir TÜRKİYE VE DÜNYA..
Bayramınız günlünüzce olsun!
.
KAYNAKLAR:
(1)Enver Behnan Şapolyo-Türk Kültür Dergisis.43
(2)A.D.S. Cilt:2 s.273
18 Aralık 2007 BARIŞ

17 Şubat 2008 Pazar

Amerika'nın İmzalamadığı Lozan

Genel olarak Türk halkı ve hatta bazı araştırmacılar 24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan şehrinde yapılan Lozan Barış Antlaşmasını ABD’nin imzaladığı şeklinde bilmekte ve yazmaktadırlar.
ABD Lozan Antlaşmasını imzalamamıştır. Çünkü taraf değildir, Barış antlaşması taraf devletler arasında yapılmaktadır. Lozan Barış Antlaşmasının altında taraf olan sekiz devletin imzaları vardır.
ABD ile Osmanlı Devleti hiç savaşmamışlardır. Ancak ABD’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesi ve müttefikimiz olan Almanya’ya savaş açmasıyla Osmanlı Devleti 20 Nisan 1917’de Amerika’ya bir Nota vererek ilişkilerini kesmiştir. Bu durum karşısında Amerika’daki Türk haklarını İspanya, Türkiye’deki Amerikan haklarını da İsveç gözetecekti.
ABD Türkiye ile savaşmadığı için Sevr Antlaşmasını da imzalamamıştır.
ABD “Monroe doktrini” uyarınca yılllarca Avrupa politikasından uzak durmağa çalışmış, savaşa girmesiyle Avrupa’da olup bitenler hakkında bilgi sahibi olmak istemiştir.
Kasım 1922’de başlayan Lozan görüşmelerinde Türkiye ile İtilaf Deletleri arasındaki yapılacak oturumlarda da resmi bir rol oynamıyacaklarını taraflara bildirmişlerdir.
Lozan görüşmelerine ABD taraf olarak değil gözlemci olarak katılmıştır. Gözlemciler Bern Büyükelçisi Joseph C. Grew, Roma Büyükelçisi Richard Washburn Child ve İstanbul Yüksek Komiseri Amiral Mark I. Bristol’dur.
Nisan 1923’te başlayan ikinci görüşmelere gözlemci olarak yalnız Grew Lozan’a gönderilmiştir.
Lozan Barış Antlaşması imzalandıktan sonra, 6 Ağustos 1923’te ABD ile Türkiye arasında ikili antlaşma olan “Lozan Dostluk ve Ticaret Antlaşması” imzalandı. Bu antlaşmayı Türkiye adına İsmet Paşa (İnönü), ABD adına C. Grew imzalamışlardır. 32 maddeden ibarettir.
Lozan’da Türk-Amerikan antlaşması imzalanır imzalanmaz, Amerika’daki Ermeni, Rum Lobileri ve Türk düşmanları ayağa kalktılar, antlaşmaya karşı tavır aldılar ve baskı grupları oluşturdular.
Mütareke yıllarında Türk düşmanlığı komitesine öncülük eden “Ermenistan Bağımsızlığı için Amerikan Komitesi” isimli örgüt “Lozan Antlaşmasına Karşı Amerikan Komitesi” adını aldı.
Kampanyanın elebaşıları James W. Gerard, Vahan Kardaşyan, Davıd Hunter Miller, Albert Bushmell Hart, Henry Morgenthau...Utah eyaleti Demokrat senatörü William H. King’tir.
William H. King: “Dini, Siyasi ve İnsani hakların korunmasından yana olan tüm örgütlerimizle Mustafa Kemal denen haydutun vahşet ve zulmüne karşı çıkmalıyız” demiştir.
Henr Morgenthau 10 Ocak 1923’te The New York Tımes gazetesinde şöyle diyordu: 400 yıldır Türkleri Avrupa’dan kovmak için çaba harcayan Avrupalılar için Lozan, çok acı bir ders olmuştur. Türklerin Avrupa’dan kovulmaları şöyle dursun, Avrupalıların Türkiye’den kovulacakları anlaşılmaktadır...
Lozan Antlaşmasından sonra da “Eli kanlı despotizmle yapılan antlaşma” başlıklı yazılar yazıyor, Amerikan Kongresine yollayarak antlaşmanın reddedilmesine çalışıyordu.
Gerard ise 28 Kasım 1923’te: “Amerika Birleşik Devletlerinin Kemalist Cuntaya boyun eğmesini anlıyamadım...” diyordu.
ABD Anglikan kilisesinden 110 kişilik din adamları grubuda “Lozan Antlaşmasına Hayır!” Kampanyasına katıldılar.
Ermeni Lobisi meydanı boş bulmuş, her türlü Türk düşmanlığını sergiliyor ve antlaşmaya hayır kampanyasını yürütüyordu.
Türkiye Lozan Anlaşmasına karşı Amerika’da yürütülen kampanyayı önleyecek durumda değildi.
Türk Elçiliği, konsoloslukları, ateşelikleri ve Türk lobisi de mevcut değildi.
“Türk Teavün Cemiyeti” ancak 1924 yılında ilk tepkisini gösterdi. “Özgür insanlar Ülkesinin Liderlerine” başlıklı İngilizce küçük bir broşür yayınladı.
“Yeni Türkiye Cumhuriyeti, yakın doğuda bir barış ve aheng faktörü olacaktır. Lozan’daki Amerikan temsilcileri, Türklerin yüce ülkülerini her halde teslim ederek Dostluk ve Ticaret Antlaşmasına imza koymuşlardır. Bu imzaları onaylamakla Birleşik Devletler, Türklerin başlattıkları yapıcı demokratik ve ileri esere en güçlü moral desteği vermiş olacaklardır.” sözlerine yer verdi.
“Türkiye ile Antlaşmanın onaylanmasından yana olan Amerikan Kurumlarıyla Derneklerinin Genel Komitesi” kuruldu. Antlaşmaya evet diyenler grubunu destekledi. “Amerikan Dış Politika Derneği” Chicago Dış İlişkiler Derneği bunlardan bazılarıdır.
Amerika’da “Korkunç Türk” imajını yaratan Amerikan Protestan misyonerleri büyük bir dönüş yaparak Lozan Antlaşmasını savunmaya başlarlar.
Amerikan Din adamları 150 imzalı bir bildiri yayınlarlar. “Türk halkına karşı Amerika’da sürdürülen öfkeyi ve toplu suçlamayı üzüntü ile karşıladıklarını” belirtirler.
Misyonerler Kadınlar Derneği 20 Temmuz 1926 tarihli kararında: “Uygarlık uğrunda savaş veren uyanmış bir ulusu (Türk ulusunu) köstelemek insanca bir davranış değildir.” demektedir.
Hıristiyan Genç Bayanlar Yakın Doğu Derneği Sekreteri Ruth F. Woodsmall: “Kapitülasyonlar ölmüştür. Antlaşmanın reddi onları diriltmeyecektir.” diyerek antlaşmanın imzalanmasına destek vermektedir.
İstanbul Robert Kolej Müdürü Dr. Galeb Frank Gates, İzmir Amerikan Koleji Müdürü Alexander Mac Lachlan’da Antlaşmanın imzalanması taraftarıdırlar.
Türkiye ile iş yapan Amerikan Ticaret Odaları da Lozana Antlaşmasını yüksek sesle savunanlar arasında yer almışlardır.
2 Ocak 1926 yılında Türk Gümrük Yarası değiştirildi. Yasa Türkiye ile Ticaret antlaşması olmayan ülkelere yeni yaptırımlar getiriyordu. Değişiklik öncelikle Amerikan tüccarlarını ilgilendiriyor, hatta tehdit ediyordu. Amerika en çok gözetilen ülke statüsünden yararlanamayacak, mallarından daha çok gümrük alınacaktı. Bu durumun önüne geçmek için Amerikan Temsilcisi Amiral Bristol ile Türk Dış işleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü arasında “Modus Vivendi” yapıldı. Altı ay süreli olan bu antlaşma 20 Temmuz 1926 yılında altı ay ve son defa uzatıldı. Bakanın uzatma yetkisi olmasına rağmen bu tehdit Amerikan ticaret çevrelerinde Lozan Dostluk ve Ticaret antlaşmasının imzalanması çabalarını artırdı.
Amerikan basınının bir kısmıda antlaşmanın imzalanmasından yanaydı.
The Newyork Herald Tribüne: “...Ne söylenirse söylensin Mustafa Kemal rejimi eski Osmanlı düzeniyle bağlarını kesinlikle koparmış bir rejimdir.” diyecektir.
The New York Vorld gazetesi, “1916’ların Enver (Paşa) Türkiyesi değil, 1926’ların Mustafa Kemal Türkiyesi söz konusu” dur demektedir.
Amerikan Dış Politika Derneği, Lozan tartışmaları sürerken Profesörlere bir rapor hazırlatmıştı. Raporda: “Türk Amerikan Antlaşması Lozan Barışının bölünmez bir parçası olarak görülmeli...” ifadelerine yer vermiştir.
Lozan Antlaşması, Amerikan İç politikasına malzeme yapılmış, iktidardaki Cumhuriyetçi Parti ile muhalefetteki Demokrat Partisini karşı karşıya getirdiği gibi çeşitli kuruluşları da karşı karşıya getirmiştir.
Bu kavgalar sürerken Başkan Calvin Coolidge 1923’te başlayan ve 1927 yılı başına kadar Antlaşmanın Senatoya sunulmasını geciktirdi.
18 Ocak 1927 günü Amerikan Senatosunda oylama yapıldı. Oylamaya 84 üye katılmış 50 evete karşı 34 oyla üçte iki çoğunluk sağlanamadığı için Lozan Dostluk ve Barış Antlaşması reddedilmiştir.
Senatonun bu kararı Amerika’da büyük yankılara neden oldu. Antlaşmadan yana olan Amerikan Komitesi, eleştirilen, yorumları bir broşür de topladı. 17 Gazete kararı alkışlamış, 75 gazete ise tepki göstermiştir.
Senato kararını alkışlayan gazeteler, “Antlaşmanın onaylanması Mustafa Kemal’in emperyalist planına teslim olmak anlamına gelecekti” Diktatör Kemal’e Amerika’nın alçakça teslim olması demek olacaktı”. Türkiye reddedildi.” diyordu.
Birtakım gazetelerde Senato kararını “aptallık” “dar görüşlülük”, “büyük hata”, “gaf” olarak eleştiriyorlardı. Washington Star, “Kaybeden Türkiye değil, Amerikadır” diyordu. The New York Herald Tribune “Senato azınlığı, sağduyu diplomasisini eski önyargılara feda etti” diye yazıyordu ‘19.1.1927)
Amerikalılar Türkiye’nin sert tepki göstermesinden kaygılanmışlardır. Türkiye ise ağırbaşlılık ve soğukkanlılık gösterdi. Çünkü Amerikan Hükümetinin Lozan Antlaşmasının onaylanmasından yana olduklarını, Senato kararını Amerika’nın iç sorunu olarak görüyorlardı.
Amerika, Türk Hükümetini yatıştırmak ve tepkisini önlemek amacıyla Amiral Bristol’u Ankara’ya gönderdi. Bristol, kararın Amerikan kamuoyunun ve hükümetin görüşlerini yansıtmadığını, iç politika çekişmelerinin bir sonucu olduğunu anlattı.
Mustafa Kemal Atatürk Çağların Önderi, Amiral Bristol’a “Kültürlü ve uygar bir ülkede, bağnaz bir azınlığın nasıl olupta aydın çoğunluğa istediğini empoze edebildiğini” anlayamadığını söylemiştir.
Antlaşma Amerikan Senatosunda veto edilmiş, olan olmuştu. Antlaşmanın yeniden Senato’ya sunulmasını isteyenler bulunmaktaydı. Amerika Dışişleri Bakanlığı, yeni bir denemeye kalkışmadı ve Senato’ya sunmadı. Türk-Amerikan ilişkilerinin düzenlenmesi için Amiral Biristol’e yetki verdi. Nota değiş tokuşuyla bir Modus Vivendi yapılması uygun görüldü. Yapılacak antlaşmanın Senato’ya sunulması gerekmiyecekti.
Amiral Bristol ile Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras arasında üç hafta süren görüşmeler sonunda, 17 Şubat 1927 tarihinde notalar imzalanıp değiş-tokuş edildi. On yıllık aradan sonra Türk-Amerikan ilişkilerini düzenleyen antlaşma yapılmış oldu.
Ermeni komitesinin elebaşıları Gerard Kardaşyan grubu ve diğer Türk düşmanları antlaşmaya büyük tepki gösterdiler. Cumhurbaşkanı Coolidge’e, Dışişleri Bakanı Kelloğ’a hakaret içeren mektuplar gönderdiler, mitingler yaptılar. Türk-Amerikan Modos Vivendi antlaşmasının Amerikan ana yasasına aykırı olduğunu ileri sürdüler, ancak bir sonuç alamadılar.
Modus Vivendi antlaşmasından sonra ikili diplomatik ilişkiler kuruldu. 24 Mayısta Joseph C. Grew ABD’nin Ankara Büyükelçiliğine, Ahmet Muhtar Bey’de Türkiye’nin Washington Büyükelçiliğine atandı.
Sonuç olarak, ABD 24 Temmuz 1923’te imzalanan uluslararası Lozan antlaşmasını değil, 6 Ağustos 1923’te imzalanan ve ikili antlaşma olan Lozan Dostluk ve Ticaret Antlaşmasını imzalamamıştır.
Dün varlığını uluslararası alanda kanıtlayan Atatürk Türkiye’sinin özgür ve cesaretli politikası, bu günde devam etmelidir. Önümüze çıkacak zorlukları yenme yolu bellidir, açıktır...
Yol “ATATÜRK YOLU”dur.