3 Haziran 2007 Pazar

ÇAĞLARIN ÖNDERİNİN YOLUNDA

Atatürkçü Düşünce Derneği,Atatürk ilke ve devrimlerini yaşatmak,geliştirmek için değerli Türk aydınları tarafından 19 Mayıs 1989 tarihinde kurulmuştur.Kuruluşunun bir yılını doldurmadan Kurucu Genel Başkan Muammer AKSOY karşı güçler tarafından öldürülmüştür.Bu olay bile Derneğin ve Düşüncenin önemini belirmeye yetmektedir.

Bu büyük düşüncenin yetersizde olsa bir tanımını yapmak gerekmektedir.

ATATÜRKÇÜLÜK;ileriye dönük,kendini sürekli yenileyen,bilimsel,çağdaş,birlik ve beraberliği ilke kabul eden,özgür,bağımsız çok yönlü bir düşüncenin,ülke ve ulus sevgisinin,dayanışmanın,cesaretin,dürüstlüğün,gerçekçi bir akımın,çok yön çalışmanın,devrimci anlayışın,en küçük birimden başlayarak örgütlenmenin,BEN EGO’sunu aşmanın,karar vermenin ve sonuç almanın adıdır.

Derneğin amaçlarını gerçekleştirilmesi için yapılacak çalışmalardan;
5-f)Okul,derslik,yurt,pansiyon,kitaplık,okuma odaları,kültür ve sanat evi açar veya açtırır

5-g)Yaz okulları,kamplar,aşevleri,tesisler yapar,işletebilir denilmektedir.

18 yılık süre içinde bunlardan gerçekleştirilenler var mıdır,varsa yeterli midir? İl ve ilçelerdeki tarikat çalışmaları,yurt ve kursları ile kıyaslana bilir mi?

Madde 7-a) Ödenti yıl sonuna kadar ödenmez ise üyelik,şube yönetim kurulu kararı ile bildirimsiz olarak düşülür demektedir.Düşürülmüş veya düşürülmekte midir?

Madde 7-d)Yılık ödentilerin üçte biri Genel Merkeze gönderilir.Şimdiye kadar bütün şubeler bu görevini ne kadar yerine getirmişlerdir?Uygulanmayan kararın ATATÜRKÇÜ Düşüncede yeri yoktur.Tüzük maddesi ya uygulanır,ya da kaldırılır

Madde8)Kaydı düşürülen, ödentisini yıl sonuna kadar ödemeyen üyenin üyeliği şube yönetim kurulu kararı ile düşer.Genel Merkeze bildirilir,kayıtlara geçirilir...Bu madde ne kadar uygulanmıştır?Üyeliği düşenler,geçmişe dönük ödenti borçlarını ödemeden yeniden üye olamaz hükmüne rağmen,üye yapılmışlar mıdır?Burada Genel Merkezin tutumunun önem arz ettiğini belirtmek isterim.

Kongrelere yakın sırf seçime dönük üye yapılmakta veya olunmaktadır.Buna önlem olarak,oy kullanacak üyelerin altı ay,daha az veya daha çok ödenti ödemeleri zorunluluğu getirilemez mi?
24-25Haziran 2006 yılında yapılan olağan Genel Kurul sonrası, uzun süre yönetim belirlenemedi.Belirlendikten sonra kamuoyuna yansıyan olaylar oldu.Yeniden Olağanüstü Genel Kurul kararı alındı.

Ne acıdır ki,kamuoyu önünde web sitelerinde seçime dönük mücadele ve suçlamalar başladı.Düşünceye zararı hiç düşünülmeden.

“Diktacıların sonu geldi...Başkan ve Başkan Yardımcısının çirkin uygulamalar.Sayın Serter ve Paşası,Nur fetvaları vs.

Sayın Eruygur salt Serter’in Paşası değil Türk ulusunun,Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve benimde Paşamdır.Benim şimdiye kadar bildiğim Nur Fetvaları Nurs’lu Sait’in risaleleri idi.Web sitelerinde Risalelere yer verilmezken,farklı düşünceleri ifade etsede “Nur Fetvaları” demek fazla abartı olmuyor mu?Kendi düşüncemizle mücadele,karşı düşüncelerde olan mücadeleden daha mı risksiz ve kolay gelmektedir?

Aydın sorumluluğunu Çağların Önderi şu cümlelerle ifade etmektedir:”Başarıya ulaşmak için aydın sınıfla halkın düşünce ve hedefi arasında tabii bir uyum olması gerekir.Yani aydın sınıfın halka telkin edeceği ilkeler,halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır.Bu halk, b ir defa karşısındakinin samimiyetle kendine yardımcı olduğuna inanırsa ,her türlü hareketi derhal kabule hazırdır...”

Aydın sorumluluğu halkın arasında halkla birlikte olmaktır.Kaç aydınımız bir tatil gününü,köy kahvesinde,varoşlarda veya kırsalda halkın arasında geçirmiştir,geçirmektedir?Ben aydınım demekle,hazırlanmış salonlarda nutuk atmakla aydın olunmuyor.

Şunu da belirtmem gerekir ki,bir TV programında”KEMALİZM bir ideoloji midir”?sorusuna Sayın Serter’in “hayır” yanıtı vermesi üzücü olmuştur.

Milli Mücadelenin-Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın dış basında ve devletlerde adı Kemalist Hareket düşüncede Kemalizdir.

Mustafa Kemal ATATÜRK,1935 yılında kendi el yazısı ile yazdığı CHP Programında Kemalizm sözcüğünü kullanmış,1937 yılında kurulan Bayar Hükümetinin programında yer almıştır
.
Karşı güçler tarafından öldürülmüş değerli Atatürkçü ve bilim adamı Ahmet Taner Kışlalı ;Atatürkçülük,Türk milleti için bir öze dönüş hareketidir.Atatürkçü Düşünce,sadece Atatürk dönemi Türkiye’sinin zorluklarını çözmede ve b ütün esir ve mazlum milletlere örnek olmakla kalmayan,akla,bilime ve fenne dayanan BİR DÜNYA GÖRÜŞÜ olarak gelecek yıllara ışık tutacak bir sistemdir der.

İngiliz Tarihçi Arnold Toynbe;yeryüzünde hiçbir devrim Kemalist Türk Devrimi kadar dünyada şaşkınlık yaratmadı”sözü ile Kemalizmi vurgulamaktadır.

Kuzey Kıbrıs’ta yapılan yerli ve yabancı b ilim adamlarının katıldığı”3.Uluslar arası Atatürk Sempozyumu”sonuç bildirgesi,KEMALİZM bir dünya görüşü demektedir.

Prof. Maurice Duvarger:”Kemalizm,Kuzey Amerika ve Batı Avrupa düzenlerinde bulunmayan nitelikleriyle,Marksizmin gerçekten seçeneğidir.Marksizm uygulamasına girmek istemeyen ülkeler,Batı demokrasisinde gördükleri yetersizliklere çözüm getiren Kemalizm düzeni tercih edebilirler”demiştir.

Günümüz Başbakan:”Türkiye’nin yarınında artık Kemalizm’e ve Kemalizm benzeri rejimlere yer yoktur.Kemalizm’in yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir.B izim için en üst belirleyici,İslam’ın ilkeleridir.Her şey ona göre belirlenir.Ben İslam’ı devlet planı içinde düşünüyorum”derken .

Atatürk ideolojisin in yerine din ideolojisi getirilmek istenirken,

Eğitim-Öğretim birliği zedelenirken,

Risale-i Nur Kültürü ulusal devrimci halk kültürünün yerine koymak istenirken,

Türk-İslam sentezi resmi ideoloji haline getirilirken,

Şeriatçılar,Nurcular,Din sömürücüleri ülkemize egemen olmak isterken,

CIA İstasyon Şefi Paul Henze,CIA Türkiye ve Ortadoğu masası şeflerinden Graham Fuller raporlar yayınlamışken,

AB-ABD yetkilileri;Atatürk devrim kitaplarından çıkarılmalı,fotoğrafları devlet dairelerinden indirilmeli derken,

ABD askeri dergisi Türkiye’yi bölen haritalar yayınlarken,

Samuel Huntington gibi ABD’li yazarlar Kemalizm’e karşı Ilımlı İslam’a sahip çıkarken,

Milli Mücadele de kurtuluşu İngilizlerde görenlerin devamları bu günde AB ve ABD’de görürken,

İkinci Cumhuriyetçiler,Cumhuriyetin altını oyarken,

Dünün Damat Feritleri,Artın Kemalları ve İkdamları bulunacağı bilinirken,

Bunlar ve benzerleri yetmezmiş gibi kolaylığa kaçıp,Ben EGO’ları gidermek için birbirimize meydan okurken,”diktacıların sonu geldi” deyip karşı güçlere malzeme olurken ,

Karşı güçler tarafından öldürülen Uğur Mumcu’nun”UYAN GAZİ KEMAL UYAN”sözünü hatırlatmak isterim,Uyanmanın tam zamanı değil mi?

Mustafa Kemal ,Mustafa Kemal’i tanımlamaktadır.

İki Mustafa Kemal vardır:Biri ben,et ve kemik Mustafa Kemal...İkinci Mustafa Kemal,Onu”ben” sözü ile anlatamam.O, ben değil bizdir.O;yurdun her köşesinde yeni bir düşünce,yeni bir yaşam ve büyük bir ülkü için uğraşan aydın ve sanatçı bir topluluktur.Ben onların rüyasını temsil ediyorum.Benim yaptıklarım onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir.Geçici olmayan yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal O’ dur.

Eğer Gazi Kemal uyanırsa yakasından yapışacağı bizler olacağız.Onun içinde ikinci Mustafa Kemaller olmak zorundayız.Uyanmalıyız.

Bunun içinde,tören,şekil iş yok laf çok Atatürkçülüğü değil,üreten Atatürkçü olmak.

En küçük birimlere kadar örgütlenerek Türk halkını kırsal ideolojiden kurtarmak.

Dar koridorlardan,konferans salonlarından çıkarak halkımızla bütünleşmek
.
Geçmişimizle öğünmek,,vatan,millet,Sakarya nutukları atmak yerine günümüzle ve geleceğimizle öğünebileceğimiz yeni doksanlı yüzüncü yıl marşlarına ortam hazırlamak.

Feodalizm,şeriatçılık,din sömürüsü yerine ulusal,çağdaş,akılcı bilinci meydana getirmek.

Laiklik ilkesinden ödün vermeden Atatürk’ün laiklik anlayışı ile hareket ederek.

Atatürk’ün laiklik tanımı:”Laiklik yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir.Bütün yurttaşların vicdan,ibadet ve din hürriyeti demektir.

Bu bağlamda İslamla siyasal İslam’ı, dinci ile dindarı,sufta ile çağdaş bilgini ayrı tutarak,İslam dininin tek tanrılı din olduğuna saygılı olarak Yersel-Göksel tanrı demeden laik dindarları kendimizden uzaklaştırmamak.

Şube yönetim seçimlerini kazanamayacaklarını anlayınca,seçime katılmayalım,ne halleri varsa görsünler,düşüncesinden vazgeçmesiyle.

Şube yönetiminde görev yapanların,yönetimden ayrıldıktan sonra derneğe gelmemelerinden vazgeçip yönetimdeymiş gibi çalışmalara katılmasıyla.

Yönetimlere hazırlananların,önceki yönetimlerin başarısızlığı üzerine başarı kurmamaları,görevlerini yerine getirmeleriyle.

Derneğimize her türlü katkı sağlanmasıyla,üyelik görevlerini yerine getirmesiyle.

Ayda bir lira üyelik ödentisini ödememekle değil.

Karar defterine alınan kararları “Daksille” silerek hiç değil...

Sonuç olarak Olağanüstü Genel Kuruda uyum içinde çalışacak,bütünlüğü sağlayacak,başarılı olacak güçlü bir yönetim çıkarmak öz amaç olmalıdır.Olacağına inancım tamdır.Başarı ATATÜRK TÜRKİYE’sinin olacaktır.

Yoksa?
Şiir:Çınar DAĞLARCA’dan:

İz Ali Bey,Veli Beyefendi busunuz,
Gelecekler önünde suçlusunuz.

Ne olmuş,ne yapmışlar bize
Nasıl bağlanmış elimiz,kolumuz.


Mehmet DEMİRAĞ -23 Ocak 2007

ÇAĞLARIN ÖNDERİ VE ONDOKUZ

-1881’de,19’uncu yüzyılın bitimine 19 yıl kala doğmuştur.

-Harb Okulundan aynı yıl mezun olan 19 Türk subayından birisidir.

-1902’de Hap Okulundan teğmen rütbesiyle mezun oldu.19 yıl sonra 19 Eylul 1921’de son rütbesi verildi.Mareşal oldu ve gazi unvanını aldı.

-19 Aralık 1904’te bağımsızlık düşüncesinden ötürü Yıldız Sarayına çağrıldı.

-19 Nisan 1909’da Hareket Ordusu ile İstanbul’a gelmiştir.

-Çanakkale Savaşında 19 tümeni kurdu ve komuta etti.

-19 Mayıs 1919’da,19 kişiyle samsuna çıktı.

-19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkıyor.Bu tarihte üç 19 rakamı bulunmaktadır.Çağların Önderinin ömrü 3x19-57dir.1919’da iki on dokuz (2x19=38) bulunmaktadır.Samsun’a yurdu kurtarmak çıktığında 38 yaşındadır.

-Birinci 19 yılda öğrenimini tamamlıyor.İkinci 19 da savaşıyor,üçüncü 19 yılda yurdu kurtarıyor ve Cumhurbaşkanı olarak görev yapıyor.

-4 Temmuz 1919’da Erzurum’a gitmiş,19 gün sonra 23 Temmuz’da Erzurum Kongresini toplamıştır.

-Aldığı madalya sayısı 19’dur.

-İsminin harfleri toplamı(Mustafa Kemal Atatürk) 19 dur.

-“Ne mutlu TÜRK’üm diyene”ünlü sözü 19 harfdir.

-“İstikbal göklerdedir” sözü de 19 harften oluşmaktadır.

-1919 rakamında 101 tane 19 vardır.

-TBMM’nin ilk kütüğündeki sıra numarası 19’dur.

-Cenazesi büyük bir törenle 19 Kasım 1938 günü Zafer gemisiyle Sarayburnu’na getirilmiş,Yavuz Zırhlısıyla İzmit’e götürülmüştür.

-Cenaze töreninde Chopin’in 19’uncu Marşı çalınmıştır.
-Ölümü üzerine en yakın silah arkadaşı ve İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Türk Ulusuna yayınladığı beyannamesi 19 cümledir.

-Biyografisinin yazılması için doğum tarihini isteyen yabancı bir ülkeye 19 Mayıs 1881 tarihi verilmiştir.

Mehmet DEMİRAĞ -12 Eylul 2006

ÇAĞDAŞLIK MI ? ÖZENTİ Mİ?

Anatolia,Kyo myfriend,Barones Giyim,LagunaCosmatic,Store Kitap,Biortim Güzllik,Dutlet Mağazası,Inspıre,Lila Kuför,Gran d Mobel,Yards,Journey,Oizz Giyim,Laila Büfe,Walkie Talkie,Formest,Chevignon,Naf Naf,Altarnatire,Otat,Die Farban,Home Land,Lanse,Let’s Go,Hollywood,Junior,Joker,Cem Choes,Chaput,Wow,Lınes,Fever,Unıted Colors Of,Patisseire,Lavandula, Ocean Büfe,Dıvarese,Tiara,Lumber Jack,Damet Tween,The Bes,Day Day Daysın Colours,Butik Galion ,Stardus Akrilik,Nova Mutfak,Apple Computer,Bosh Ticaret,Madison,Miss Poom, La Dera,Boy Girles Store,BisseHenry Violen,İvan Techno Market,Vestino,Lenfini,Grıll,Diamond Brent,What,Trendy,Leke Jn’s,Mogim,Littlebig,Uptown ,Modalina,Şhovteks,Colins,Vinsa,Jasmine,Life,Next Next Star,Yabis Mobilya,Şato,Tufty Trendy,Dallas,Kuk Kids,Almino Baby,Kıng,Natural,Degi Hego Soraya,Cliz,Ten Ten,Ed Go,Calbers,Vego Yazılım,Arıston Proneer.

Yukardakiler Samsun’da bazı işyeri,b üro ve ticarethane isimleridir.Belki bu isimlerin bir kısmı marka ve tescillidir.Ayrıca renkler ve zevkler kişilere göre değişir ve tartışılmaz.Marka isimleri dahi olsa işyerlerine TÜRKÇE adlar daha büyük yapılamaz mı?ÇAĞDAŞLIK ÖLÇÜSÜ ÖZENTİ VEYA HAYRANLIK MIDIR?

Türklüğmüzle,tarihimizle,öncü olduğumuzla,büyük devletler kurmamızla öğünür;vatan,millet ve Sakarya nutukları atarız.

İL girişine ATATÜRK’ün Şehri Samsun’a hoş geldiniz yazarız.

19 Mayıs 1919’da Ulusal Kurtuluş güneşi Samsun’da doğdu deriz.deriz de Çağların Önderi Atatürk’ün sözlerine bakmayız.

“Atatürk:”Kesinlikle bilinmelidir ki,Türk Milletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatında hakim ve esas olacaktır.

Ulus demek dil demektir.Ulus olmanın önde gelen niteliklerinden birisi dildir.Seçkin bir ulus olma savında b ulun an toplumlar öncelikle dillerine sahip çıkma zorunluluğundadırlar...

“Türk Ulusun un milli dili ve milli beraberliği,bütün hayatında egemen olacaktır...

“Ülkesinin yüksek bağımsızlığın korunmasını bilen,Türk Ulusu,dilinizde yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.

“Diı bir Ulusun en büyük niteliklerinden dir.”

Atatürk,yabancı bir kelimenin Türkçe karşılığını bulduğunda Sakarya Savaşını yeniden kazanmış gibi oluyorum demektedir.
Bizlerde yabancı kelimeler ve isimler kullanarak Sakarya Savaşları mı kaybetmek istiyoruz?

SEVR geri getirilmek,üniter devlet parçalanmak istenmekte,dış ve iç odaklar şehit kanlarıyla kurtulan yurdumuz üzerinde oyunlar oynamaktadırlar.Dilimiz ve kültürümüzden uzaklaşmakla onların ekmeğine yağ sürdüğümüzü bilmek zorunda değil miyiz?

Dayın ilgili,yetkililer ve belediye başkanlarımız.İşyerleri isimleri konusunda önlem veya kararlar alınamaz mı?Hiç değilse Türkçe isimler kullanmada özendirici olunamaz mı?

Mehmet DEMİRAĞ-8Ağustos 2006

Çağların Önderinin Samsun’a Çıkışı ve Tarihi Gerçekler

Çağların Önderinin Samsun’a Çıkışı ve Tarihi Gerçekler
Zaman zaman çeşitli şekillerde bazı çevrelerce gündeme getirilen ve hiçbir gerçeğe dayanmayan, belge ve kanıt gösterilmeden Mustafa Kemal’i Milli Mücadeleyi başlatmak için Samsun’a Sultan Vahdettin tarafından gönderildiği söylenip yazılmaktadır. Bu yazıda, konu belgeleri ile ortaya koymaya çalışılacaktır. Tarihin laboratuarı belge ve kanıttır. Bunların olmadığı yerde tarihten bahsedilemez. Olsa olsa söylence ve uyduruk öyküler olur ki, gerçeği yansıtamazlar.
Öncelikle belirtmek gerek; Mustafa Kemal Devletin bir generalidir. Göreve atanması için prosedürün uygulanması bir doğallık arz eder. Atama kararnamesinde imzaları bulunacaklar; Harbiye Nazırı, Sadrazam ve Padişahtır. Kararnamede de bunlar tarafından imzalanmıştır.
İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe ve Fransız Yüksek Komiseri Amiral Amed, İstanbul Hükümetine ortak bir nota verirler. “Samsun ve çevresinde Türkler, Hıristiyanlara, Rumlara rahat vermiyorlar ve toptan öldürüyorlar. Olayların önlenmesini, aksi taktirde bölgeyi işgal edeceklerini bildirirler. Hâlbuki tam tersi olmakta, Rumlar Sinop’tan Trabzon’a kadar Pontus Devleti kurmayı düşlemektedirler.
İngilizlerin isteklerini yerine getirmek ve Milli Mücadeleyi engellemek için M. Kemal Paşa Samsun’a gönderilir.
Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişliğine atanınca geniş yetkilerle donatılması için yakın arkadaşlarından faydalanmak ister. Kazım Paşanın yardımları büyüktür. Hatta Harbiye Nazırı bu kadar geniş yetkileri görünce başıma dert açılır diye imzalamaz. Mührünü Kazım Paşaya verir. Kazım Paşa mührünü basar.
“Mehmet Şakir bin Numan Tahir… Sadrazam Ferit Paşa ile görüşülür. Sadrazam Konağından çıktıktan sonra Cevat Paşa (Çobanlı) ile kolkola sessizce yürürler. Cevat Paşa bir ara başını kaldırır.
- Bir şey mi yapacaksın Kemal?
- Evet paşam bir şey yapacağım…
- Allah muvaffak etsin…
- Mutlaka muvaffak olacağız. Vedalaşır, ayrılırlar.
Samsun’a çıkan Mustafa Kemal halkı ulusal dava etrafında örgütlemeye çalışmaktadır. 8 Haziranda Harbiye Nazırı ve padişah tarafından İstanbul’a geri çağrılır. (20 günde yurdumuz düşmanlardan kurtarılmadı ki…)
8 Haziran 1919’da Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, “Mustafa Kemal’i geri çağırdıkları için General Deedes’e teşekkür eder”. (Bilal N. Şimşir. İngiliz Belgeleri C.1 XIII).
Damat Ferit Paşa Amiral Webb’i ziyaret eder. Amiral 9 Mart 1919 raporunda “Kendisinin ve Padişah efendisinin ümitlerinin Allah’tan sonra İngiltere Krallık hükümetinde toplandığını beyan etti. (Jaschke-İngiliz Belgeleri S.9)
Amiral Calthorge’nin 19 1919 günlü yazısı: “Padişah Türkiye’de yerleşmemiz için pek arzulu…” (Sina Akşin – İstanbul Hükümetleri S. 68)
Dâhiliye Nazırı Ali Kemal, 23.6.1919. tarihli ve 84 sayılı genelgesini yayınlar: “Mustafa Kemal’e büyük bir asker olmakla birlikte günün siyasetini pek bilmediği için, olağanüstü sayılacak vatanseverlik ve gayretine rağmen yeni görevinde asla başarılı olamadı… İngiliz olağanüstü temsilcisinin istek ve arzusuyla görevden alındı…
“Dâhiliye Nezaretinin size kesin meri, artık o zatın görevden alınmış olduğunu bilmek, kendileri ile hiçbir resmi işleme girişmemek, hükümet işleri ile ilgili hiçbir isteğini yerine getirmemektir…”
Vahidettin; Ali Kemal’e:… Bağlılığınız bana büyük ümit ve teselli vermiştir… diyecektir.
Padişah ve Damat Ferit Paşa, Mustafa Kemal’in geri gelmesini isterler. Gelmeyince de 8-9 Temmuz 1919 gecesi görevine son verilir. Mustafa Kemal’de aynı gece saat 22.50 de Harbiye Nazırına, 23:00’de de Padişaha istifasını sunar.
M. Kemal: “… Bu tarihten sonra resmi sıfat ve yetkilerimden ayrılmış olarak yalnız milletin sevgi ve fedakârlığına güvenerek…” görevimize devam ettik der.
Damat Ferit Hükümeti, 8 Ağustos 1919’da Dâhiliye Nazırı kanalıyla bütün illere Kuva-yi Milliye’nin dağıtılması için emir verir.
(Sina Akşin – İstanbul Hükümetleri. S. 488).
Damat Ferit Hükümetinin 9 Ağustos 1919 günlü kararıyla Mustafa Kemal Paşa askerlikten çıkarılır, nişanları geri alınır ve Fahri Yaverliği kaldırılır.
Damat Ferit, Erzurum Kongresi’nin dağıtılması için 20 Temmuz 1919’da emir verir (Kazım Karabekir – İstiklal Harbimiz. S. 84). Kazım Karabekir; “Yeni nesil görsün ki Erzurum’da millet, İstiklali için Erzurum Kongresini” akdi ile kararını verirken, İstanbul’daki padişah ve hükümet ve bunlar gibi millet kanını emmeye hazırlanan tufeyliler Türk’ün istikbali için nelerle meşgul olmuşlardır…” (İstiklal Harbimiz – S. 152).
- Hükümet, işgalin protesto edileceği İstanbul mitingini yasaklar. (KS Günlüğü, 1.C,S. 267).
- Kadıköy kadınlarının çeşitli yerlere çektikleri telgraftan: “Milli hukukumuzu ve namusumuzu koruyacak hükümet yoksa, biz varız…” (Fatih Rıfkı Atay – Çankaya, S. 135)
- Ferit Hükümeti, 29.7.1919’da Mustafa Kemal ve Rıfat Bey’in tutuklanmasını kararlaştırır. (Jaschke, İng. Bel. S. 138-Gökbilgin-Milli Müc. Başlarken 1. C. S. 170).
- Dahiliye Nazırı Adil, 13 Ağustos 1919’da Balıkesir Kongresinin dağıtılmasını ister. (KS Günlüğü – 2. C, S. 48).
- Dahiliye Nazırı Adil, 13 Ağustos 1919’da Denizli Mutasarrıflığına verdiği emirle Alaşehir Kongresinin engellenmesini ister. H.M. Çakırkıl S. 242).
- Damat Ferit, 1920’de İngilizlere, Milliyetçilere karşı Kürtlerin kullanılmasını önerecektir. (Jaschke, İng. Belg. S. 145)
- Dahiliye Nazırı Adil ve Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşa, Sivas Kongresinin dağıtılması için 3 Eylül 1919’da Dahiliye Nazırı Adil’e ikinci dereceden Osmanlı nişanı, S. Şefik Paşaya da usul dışı olarak “Yaver-i Ekremlik, unvanı verecektir. (KS Günlüğü, 2. C. S. 87).
- Vahdettin, Erzurum’a Vali atanan Reşit Paşaya “Birtakım Celali eşkıyası, türedi ise de bunlar imha edilecektir”. (Kazım Karabekir-İst. Har. S. 145).
- Vahdettin, Rauf Bey’e: “Rauf Bey, millet koyun sürüsü! Bu sürüye bir çoban lazım, işte o da benim” (Yakın Tarihimiz 2.C. S. 240).
- Vahdettin, 20 Eylül 1919’da yayımladığı beyanname ile hükümetin uygulamalarını savunur. Milli mücadeleyi hazırlayanları kınar. (Sina Akşin-İst. Hük. S. 581 Kazım Özalp Milli Mücadele 1. C. S. 58).
- “Yunan birliklerinin muzaffer olmasını isteyen alçaklar var… Allah cezalarını versin..” (Ali Nuri Oktay – Tarih ve Toplum S. 53).
- Adliye Nazırı Ali Rüştü, “Kuvva-yi Milliye’nin hareketi pek çirkindir. Aksi halde cezalandıracağız…” (KS Günlüğü 2.C, S. 421).
- Yunan ordusunun başarısı için dua edilmesini istemiştir. Yunan ordusu için “bizim ordumuz demişti”… (TBMM Gizli Celse Zabıtları- 4.C. S. 439).
- Yüksek rütbeli bir Yunan Subayı, “Bursa’ya halife adına geldiklerini söyler. (Ş. Eğilmez-Milli Mücadelede Bursa S. 65).
- Fransız generali Quarette; Antep, Maraş ve Urfa halkında bildiri yayınlayarak Padişahın izniyle manda kurduğunu iddia edecektir. (13 Kasım 1919 KS Günlüğü 2. C. S. 206).

Ne acıdır ki; Padişah – Halife Milli Mücadeleye karşı beyanname yayınlarken, bunlara ses çıkarmaz. Kendine göre bir ordu kurmak için de;
Genel Kurmay Başkanlığına Sevr Antlaşmasını imzalayacak Hadi Paşayı, 3. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal ve Vekili Karabekir Paşanın yerine, Balkan Savaşından sorumlu emekli Abdullah Paşayı, 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşanın yerine her işi karanlık kiraz Hamdi Paşayı, 3. Kolordu Komutanlığa Albay Ali Galip’i atar. Başarılı olamaz.
T. M. Göztepe – V. M. Gayyasında S. 212
A. Fuat Cebesoy – Milli mücadele Hatıraları. S. 184
Ş. Turan – Türk Devrim Tarihi. S. 247
- Jandarma Genel Komutanı Kemal Paşa Bat. Anadolu’ya gelerek Kuvva-yı Milliye’yi dağıtmaya çalışır. TİH-2.C, S. 164 Denizli heyetine “Padişah Efendimiz Hazretlerinin size selamı var… Rica ederim. Yunanlılarla çarpışmaktan vazgeçiniz.
(M. Arif Türteng-Milli Mücadelede Denizli S. 31)
- Ali Galip Padişah ve Ferit Paşanın teşebbüsleri ile Sivas Kongresi’ni engellemek ister.
- Damat Ferit, “Maceracı emekli Albay Ali Galip ve “Kürt Lawrance olmaya hevesli İngiliz binbaşı Noel’den yararlanarak Mustafa Kemal’i ortadan kaldırmaya çalışır. (Doğan Avcıoğlu Milli Kurtuluş Tarihi. C. 1, S. 131 Anzavur).
- Başkatip Ali Fuat Türgeldi: “Anzavur’a Paşalık rütbesi ve Balıkesir Mutasarrıflığına atanması hakkında bir kararname geldiğini görünce dayanamayıp, “Böyle bir eşkıyanın halkın başına musallat etmek hakka uygun değildir efendim” diyerek son bir cüret gösterdim. Sonuç alamaz ve görevinden uzaklaştırılır. (Görüp İşittiklerim – S. 263)
- Anzavur: “Padişah Yunanlılara karşı harp edilmesine razı değildir. Yunanlılar bizim dostumuzdur. Padişahın emir ve rızası hilafına olarak silah çekmek küfürdür, isyandır. (K. Özalp – Milli Mücadele, 1. C. S. 115)
- Yusuf İzzet Paşa, Harbiye Nazırına, “Anzavur’u İstanbul’un kışkırttığını, “ben padişah tarafından gönderildim” dediğini yazar. (KS Günlüğü 2. C. S. 212)
- Anzavur isyanı bastırılınca Milli Mücadele karşı Ahmediye Cemiyetini kurarlar. İçlerinde Nemrut Mustafa Paşa, Kiraz Hamdi Paşa, Ali Kemal, R. Cevat v.s. (İng. Bel. B. N. Şimşir 1. V. S. 284)
Kuvvetlerine Halife Ordusu der.
Fetva İstanbul Nemrut Mustafa Paşa Harb Divan-ı başta Mustafa Kemal Paşa olarak Milli Mücadelenin önde gelenlerini idama mahkum eder. 11 Mayısta verilen idam kararı 24 Mayıs’ta Kemal için Padişah tarafından 24 Mayısta onaylanır. Şeyhülislamı Dürrizade Abdullah fetva verir.
- Osmanlı Anayasasının 7. Maddesine göre, Şeyhülislam Padişah seçer.
(S. Kili – Ş. Gözü büyük – Türk Anayasa Metinleri. S. 75)
- Ali Kemal: “İdam, idam, idam! Mustafa Kemal cezasını bulacak. (Peyam. Sabah 25 Nisan 1920)
İsyanlar: Milli Mücadele döneminde çeşitli isyanlar çıkarılmıştır. Bu isyanların bir kısmı azınlıkların çıkardığı isyanlardır. Padişahın ve İstanbul hükümetinin kışkırtmasıyla olan isyanlar. Anzavur, Düzce, Zile, Yozgat, Konya, Bozkır ve diğerleri.
- Huruç Ales Sultan fetvası bütün Anadolu’ya dağıtılır. Osmanlı Hükümetinin siyaseti işgal kuvvetlerinin isteklerine boyun eğmek ve isyanlarla Türk’ü, Türk’e kırdırmaya dayanmaktadır.
(H.T.D. Türk İstiklal Harbi C. VI- İç ayaklanmalar Ö. S. Coşar-M.M. Basını- S. 79)
Milli hareketi Bolşeviklik kabul ederler.
Konya isyanında “Kim milliyetçilerle birlikte Yunan’a karşı giderse, Şer’an kafirdir” (S. Tansel – Mondros’tan Mudanya’ya – 3. C. S. 127)
Cami kapılarına; “M. Kemal’in arkasına düşmek ve emrine itaat etmek şer’an küfürdür. Karısı boş düşer” (D. Arıkoğlu – Hatıralarım S. 195)
- Bunlar yetmezmiş gibi, birtakım işbirlikçi dernekler de kurulur. Hükümetçe desteklenir. Tümünü saymaya lüzum yoktur. Yalnız ikisiyle yetineceğim.
İngiliz Muhipler Cemiyeti: Üyeleri, Osmanlı Padişahı Halife-i ruy-i Zemin Vahidettin, Damat Ferit, Dahiliye Nazırı Ali Kemal, Adil Bey, Mehmet Ali Bey, Sait Molla, Rahip Frew (Fru)
- Ali Kemal: “Avrupa ile başa çıkmayı, asırlardan beri Asya’nın hangi kavmi başardı ki, biz başaralım” (6 Şubat 1921 Peyam-ı Sabah)
- Sait Molla: “Milli Hareket boşa gitmeye mahkûmdur” (Peyam-ı Sabah 1 Mayıs 1920)
- Teali-yi İslam Cemiyeti (İslamı Yüceltme Derneği)
- “Yunan ordusunun halifenin ordusu sayılması gerektiği, hiçte zararlı bir topluluk olmadığı asıl kafaları koparacakların Ankara’da bulunduğu…” Bu bildiri Yunan uçakları ile Türk Cephesine atılır. (Ankara’nın İlk Günleri S. 117)
Kuvay-ı İnzibatiye: İç ayaklanmalar başarısız olunca İstanbul, İngilizlerin etkisiyle 18 Nisan 1920’de Kuvay-ı İnzibatiyeyi kurdu. Erlere 30 lira, Teğmenlere 60 liradan başlamak üzere komutanlara 150 lira maaş bağlanmıştır. Süleyman Şefik Paşa komutasında 29 Nisan 1920’de İstanbul’dan Milli Mücadeleyi yok etmek için hareket eder. 14 Haziran’da İzmit’te dağılır. Devamı Kuva-yı Seferiyedir.
- Vahdettin 13 Mayıs günü Mustafa Kemal’in idama mahkûm edilmesinden iki gün sonra on altı Kuva-yı inzibatiye gazisine 5. Dereceden Mecidiye nişanı ile ödüllendirir. (Jaschke, İng. Bel. S. 154)
- Şimdi sormak ve yanıt beklenir.



1- Mustafa Kemal’i Yurdun kurtarılması için Samsun’a gönderdiği söylenen Sultan Vahidettin niçin 8 Haziran’da geri çağırmıştır?
2- 8-9 Temmuz’da görevinden niçin alınmış, bununla da kalınmamış cephelerde aldığı madalya ve unvanları da alınmıştır?
3- Atadığı Şeyhülislam Dürrizade Seyyid El Abdullah’a fetva verdirmiş ve niçin idam kararını onaylamıştır?
4- Nemrut Mustafa Paşa Harb. Divanının karanını niçin onaylamıştır?
5- Mustafa Kemal’i ve Milli Mücadeleyi yok etmek isteyen Anzavur’a Paşalık ve Mutasarrıflık vermiştir?
6- Anadolu’da Kurtuluş için mücadele eden genç komutanların yerine içi geçmiş, emekli, başarısız komutanları atamak istemiştir?
7- Hilafet Ordusu niçin ve kime karşı kurulmuştur.
8- Düşmanla savaşan komutanlar yokluktan maaş alamazken, erlerimiz sıcak çorbaya hasretken, Kuva-yı İnzibatiye, er ve subaylarına bol keseden maaşlar verenler kimlerdir?
9- Çeşitli işgal kuvvetleri komutanları biz Halife Sultan adına hareket ediyoruz derlerken, yalanlama ve beyanname yayınlanmış mıdır?
10- Kuva-yı İnzibatiye gazilerine, nasıl gazi olmuşlara nişan niçin verilmiştir?

Buna benzer sorular çoğaltılabilir.
Son sözü Pakistanlı Prof. Dr. Hanif Faruk’a bırakıyorum. “Kahraman Türk Ulusu, büyük Atatürk’ün önderliğinde Avrupa’nın ortak kuvvetlerini savaş alanında, ibret verici bir yenilgiye uğratmakla kalmamış, aynı zamanda aydın ve ileri görüşlü fikirlere uyarak gericilik ve yobazlık putlarını kırarak yeni ve çağdaş medeniyetin bayraktarı olmuştur”

KAYNAKLAR
1- Vahidettin; Mustafa Kemal ve Milli Mücadele (Turgut ÖZAKMAN)
2- Tek Adam (Ş. Süreyya AYDEMİR)
3- İstiklal Harbimiz (Kazım Karabekir)
4- Kaynakçalı Atatürk Günlüğü (Utkan Kocatürk)
5- Atatürk – Bir Milletin Yeniden Doğuşu (Lord Kınros)
6- Milli Mücadele (Kazım Özalp)
7- İngiliz Belgeleri B. N. Şimşir
8- Milli Mücadele Hatıraları (A. Fuat Cebesoy)
9- Milli Kurtuluş Tarihi (D. Avcıoğlu)
10- Komutan Atatürk – Kurtuluş Savaşı Tarihi (C. Erikan)
11- Türk istiklal Harbi (Harp Tarihi dairesi)
12- Türk Devrim Tarihi (Şerafettin Turan)
13- Anadolu İhtilali (M. Mücadele S. Selek)
14- Çanakkale Olayı (David Valder)
15- Kurtuluş Savaşı Günlüğü (Zeki Sarıhan)

Bağımsızlıkçılığı Karakter Edinen Çağların Önderi

Bağımsızlıkçılığı Karakter Edinen Çağların Önderi
Cumhuriyet, laik çağdaşlık ve Atatürk karşıtlarının zaman zaman Kurtuluş Savaşında başkalarını öne çıkarmaya çalıştıkları görülmektedir.Böyleleri bilerek veya bilmeyerek Milli Mücadele kahramanlarına da saygısızlık ettiklerini farkında değildirler. Çünkü o kahramanlar böyle bir savla ortaya çıkmamışlar, Atatürk’ü “TEK” lider görmüş ve etrafında toplanmışlardır.

Ulusal Kurtuluş Savaşını başlatan tasarımını yapan ve utku ile sonuçlandıran lider Çağların önderidir.1897’de Manastır Askeri Lisesinde öğrenci iken kafasındaki bağımsızlık kavramı netleşir.
1899’dan itibaren sınıf arkadaşı Ali Fuat (Cebesoy) Mustafa Kemal’in devrimciliğini, ihtilal sonrası yapılması gerekenlerin öğrencilik yıllarında başladığını belirtir.
1905’te genç bir subay olarak “Vatan ve Hürriyet Cemiyet”ini kurar. Osmanlı İmparatorluğunun çöküntü içinde olduğunu, çöken bir devletin yerine çağdaş, tam bağımsız bir Türk Devleti kurulması gereğini belirtir. Yine 1907’de Milli Vatan – Milli Sınırlar kavramını ortaya atar.
1909 Selanik günlerinde arkadaşlarıyla ülkenin durumunu tartışır ve gelecekte dışişlerini Dr. Yönetecek derken diğer arkadaşlarına da çeşitli görevler verir. Bu olağanüstü bir seziştir. Gün gelmiş Dr. Tevfik Rüştü (Aras) Dışişleri bakanı olmuştur.
Arnavut isyanını bastırdıktan sonra Selanik’te verilen bir yemekte Alman Albayı Von Anderten şerefine kadeh kaldırıldığında bu olayı küçümser “zamanı gelince Türk Ordusu Türk Milletinin bağımsızlığını kurtaracaktır. Çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırılacağını söyler (1).
Soyfa Ateşemilitleri iken Şakir Zümer’e; gelecekte Türkler toplum hayatının tüm incelik ve yeniliklerini öğreneceklerdir.. der.
24 Ocak 1917’de Diyarbakır’da bölge valileri ile toplantı yaparak günü ve gelecekte yapılacakları dile getirir.
20 Eylül 1917’de Sadrazam Talat Paşaya ülkenin içinde bulunduğu durumu ve yapılacakları belirten ünlü tarihi raporunu yazar.
25 Ekim 1918’de Katma’da Antep Milletvekili Ali Cenani’ye 29 Ekim’de 20. Kolordu komutanı Ali Fuat Cebesoy Paşaya dediği gibi. “Artık iş ulusun kendisine kalmıştır”. Ali Cenani: “Kilis’in Katma istasyonunda bizi kabul etmiş, hükümet kayıtsız şartsız mütarekeyi kabul edebilir. Millet vatanı için ayağa kalktığı zaman silahı şimdiden sağlamamız temel görevimiz ve zaferin ilk şartıdır. Mitinglere, protestolara devam ediniz. Ama elinizde silah olarak… Ele geçmeyecek yerlerde o günler için saklamayı temin ediniz. Size milletin silahını düşmanın eline geçmeden verdireceğim” demiş ve verdirmiştir. “Sadece Antep değil İstanbul Hükümeti’nin düşmana açık bölge kabul ettiği bütün bölgeleri savunması, işte bu silahlarla mümkün olmuştur.(2) (Geleceği görüp önlerini alan ancak büyük adamdır).
Antep’te kahramanlığı gören Fransız Koloneli Abadie: “Türk Verdun”u demiştir. Mücadele bu silahlarla yapılmıştır.
Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olarak İngilizler İskenderun’a asker çıkarırsa ateş açacağını bildirir. Savaş Bakanı Ahmet izzet (Furgaç) Paşanın ılımlılık önerisi üzerine, nasihata uymayacağını, yerine atanacak komutanın ismini bildirmesini 6 Kasım 1918’de yazar.
Padişah tarafından 7. Ordu ve Yıldırım Orduları Grubu komutanlığı kaldırılır, İstanbul’a çağrılır.
30 Ekim 1918 günü Adana treninde Haydarpaşa rıhtımına iner. Gördüğü 55 düşman gemisi ve İngiliz askerleridir. “Geldikleri gibi giderler!”.
“Birkaç gün daha müsaade, Anadolu’ya geçeyim görürsünüz demiştir”. (3)
Şişli’de bir ev kiralar ve güvendiği arkadaşları ile kurtuluş yollarını araştırır.
15 Ocak 1919’da İsmet Bey’le (İnönü) görüşür. “Yol var mıdır? Sorusuna İsmet Bey: Anadolu’ya gitmek için bir sürü yol, bir sürü de yer” var cevabını alır.
Ali Fuat Paşa, Refet Bey, Kazım Karabekir Paşa ve Rauf Orbay’la görüşür. Ali Fuat Paşaya: “Çıkar tek kurtuluş yolu, bir milli karşı koyma hareketi yaratmadır. Ordu ile millet elele vermeli ve beraberce hareket etmelidir” der.(4)
Ali Fuat Cebesoy: Milli hareketin esaslarını Mustafa Kemal’in Şişlideki evinde yalnız ikimiz hazırlamıştık. Bazen müzakerelerimize Rauf Beyi de çağırmış ve onunla konuşmuştuk diye ifade eder.
Anadolu’ya gitmesi gerçekleşince Rauf Bey’le birlikte hapiste olan Fethi Bey’i görmeye gider. Yalnız kalınca “Kendi komutam altında milli bir ihtilal ordusu kurarak Anadolu’da halk idaresine dayanan bir meclis toplayarak amacıma varmadan önce de İstanbul’a dönmeyeceğim” der.(5). Kurtuluş Savaşı Planı:
Kurtuluş Savaşı tasarımını yapar ve “Milli Sır” olarak saklar: “Ben milletin vicdanında ve geleceğinde hissettiğim büyük gelişme kabiliyetini, bir milli sır gibi vicdanımda taşıyarak, yavaş yavaş bütün bir topluma uygulatmak mecburiyetindeydim”. “Ulus, bağımsızlığını kalbinde ve vicdanında güçlü tutarsa ancak kuvvetli bir savaş aracı olur”.
“Savaş cephe ve cephe gerisinde olur, ordu sarsılsa da ulus vardır ve asıldır”. “Savaş görevi sınırlı değildir. Ülke düşman eline geçse de bir tepeye çıkılarak savaş sürdürülür”. “Küçük savaşın sokak ve köyde de örgütlenmesi, yersel ve ordu birlikte çarpışarak ulusal mütrezelerin kurulması gerekir”. (6)
O günlerde; 1. İngiliz Himayesi, 2. Amerika mandası, 3. Bölgesel kurtuluş çareleri düşünülmektedir (Rauf Orbay, Amerikan mandası, Kazım Karabekir Paşa, Bölgesel Kurtuluşu düşünmektedirler).
Mustafa Kemal’in Kararı: “Efendiler bu durum karşısında bir tek karar vardır. o da milli hakimiyete dayanan kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak”.
“O halde, ya İstiklal ya ölüm. İşte gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır”.
9. Ordu Müfettişliğine atandıktan sonraki durumu özetler.
“Nezaretten çıkarken heyecanımdan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum. Kafes açılmış, önümde yeni bir âlem vardı. Kanatlarımı çırparak uçmaya hazırlanan bir kuş gibiydim”(7).
Kavak’ta tüfeklerin mekanizmalarını söktürür, askerlik şubesinden aldırarak güvenli evlere taşıtır.
21 Mayıs’ta Erzurum’da bulunan 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşaya ve 23 Mayıs’ta 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşaya telgraf çeker. “Millet ve memlekete borçlu olduğumuz en son vicdan vazifemizi yakından beraber çalışarak en iyi başarmak mümkün olacağı kanaatiyle vazifeyi kabul ettim”.12 Haziran’da Amasya’da: “Amasyalılar! Padişah ve hükümet İtilaf Devletlerinin elinde esirdir. Memleket elden gitmek üzeredir. Bu kötü vaziyete çare bulmak için sizlerle işbirliği yapmaya geldim. Düşmanlarımızın Samsun’dan yapacakları herhangi bir çıkarma hareketine karşı ayaklarımıza çarıklarımızı çekerek, dağlara çekilecek, vatanımızı en son kayasına kadar müdafaa edeceğiz”. (8)
Amasya tamimini 22 Haziranda yayınlar. “Vatanın bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir. Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun dayancı ve kararı kurtaracaktır”.
8-9 Temmuz 1919’da tüm görevlerinden istifa eder. “Resmi sıfat ve yetkilerini bırakarak, milletin sevgi ve fedakârlığına güvenerek vicdani görevime devam ettim” der.
Yakın Silah Arkadaşlarının Görüşleri:
Rafet Paşa (Bele): “Biz sadece askerliğin, O ise bütün hayatın erkan-ı harbidir” (9).
Rauf Orbay: “Mustafa Kemal Paşa mücadeleye atılmasaydı bu memleket kurtarılamazdı. Anadolu’nun tehlikeye düşen yerlerinde Batıda, Doğuda ve Güneyde başlayan ve bir yurt sever düşüncenin mahsulü olan zayıf milli mukavemet hareketleri Mustafa Kemal Paşa tarafından birleştirilmeseydi her biri ayrı ayrı kolayca bastırabilirdi” (10)
Kazım Karabekir Paşa: “Büyük bir enerji kaynağı olarak ve memlekete yaptığı değerli hizmetlerle daha genç yaşında ordu komutanlığı kademesine kadar yükselmiş bulunan Mustafa Kemal Paşa gibi değerli bir kumandan bu felaketli zamanda milletine sımsıkı sarılıyor ve milletin bir ferdi oluyor… Mustafa Kemal Paşa hayatının bütün kazancını sizler için feda etmiştir” (11)
Mustafa Kemal Paşa askerlikten istifa ettiğinde de:
“Size maiyetimdeki subay ve erlerin saygılarını iletmeye geldim. Geçmişte olduğu gibi şimdi de saygı değer komutanımızsınız…”
M. Kemal Paşa, Sakarya Savaşından sonra kendisine karşı bir suikast teşebbüsünü duyduğunda “Acaba memleketi kurtarana kadar müsaade etmezler mi” diyecektir. O’nun için vatan ve ulusun, canından da önde geldiğinin açık bir kanıtıdır.
Atatürk: yapılanları kendisine değil, halka orduya, büyük ve küçük rütbeli komutan ve subaylara, erlere herkese mal edendir. Onun içinde “Çağların Önderi”dir.

KAYNAKLAR
1- Atatürk – Bir Milletin Doğuşu – Lord Kınros S. 78
2- Kılıç Ali’nin Anıları – Hulusi Turgut
3- Tek Adam – Rüşan Eşref Ünaydın – Özleyiş S. 125
4- Tek Adam – Ş. S. Aydemir 1. C S. 345 Ali Fuat Cebesoy – Milli Mücadele Hatıraları I. C
5- Atatürk Lord Kınros S. 25
6- A.S.D. ve Nutuk
7- Tek Adam Ş. S. Aydemir I. C S. 383
8- Tek Adam Ş. S. Aydemir I. C S. 31
9- Kılıç Ali’nin Anıları S. 79 – Hulusi Turgut
10- Ulusal Kurtuluş Savaşı ve M. Mücadele I. C S. 400
11- Kılıç Ali S. 47
Lord Kinros S. 281

Vahidettin


VAHİDETTİN

Abdülmecit’in 30 çocuğundan 23.dür.4 Temmuz 1918’de tahta çıkmış,17 Kasım 1922’de Cuma sabahı İngilizlere sığınarak İstanbul’dan ayrılmış,Malaya savaş gemisiyle Malta’ya gitmiştir.Birinci Dünya savaşında Osmanlı Devletine isyan etmiş eski Mekke Şerifi,yeni Hicaz Kralı Hüseyin’in daveti üzerine Malta’dan Mekke’ye geçmiştir.Mısır’da yaşamak isteği İngilizlerce uygun görülmeyince,İtalya’nın San RAMO Şehrine yerleşmiş,1926 yılında ölmüştür.

Tebrik emek için huzuruna çıkan Şeyhülislam Musa Kazım Efendiye:”Ben bu makam için hazırlanmadım.Çocukluğumdan beri vücutça rahatsız olduğumdan layıkiyle tahsil edemedim.Yaşım kemale erdi.(57 yaşındadır.)Dünyada bir emelim kalmadı.Biraderle(Veliaht Yusuf İzzet intihar etmiştir)hangimizin evvel gideceğimiz malum olmadığından b u makama intizar da değilim...”

Adliye Nazırlarından İbrahim Bey’e:”Aczim var,korkuyorum.Maddeten hiçbir şeyden korkmam.Fakat ağır bir vazife deruhte ettim...”(1)

Düşmanlar yurdumuzu işgal edince,ulusunun acı ümitsizliğini ve derin özgürlük isteğini anlayan yıldırım bakışlı,mavi gözlü genç bir general Mustafa KEMAL 19 Mayıs 1919’da SAMSUN’A çıktı.Ölmek istemeyen TÜRK’ÜN canlı bir bayrak gibi simgesi oldu.

Vahdettin ise:Ulusal Kurtuluş Savaşını hiçbir zaman anlayamadı.Mili Mücadeleyi yok etmek için Elazığ Valisi Ali Galip’i görevlendirdi.Yetmedi halkı isyana teşvik etti,ölüm fetvaları çıkarttı, Harb Divanında ölüme mahkum ettirdi.Yetmedi Hilafet Ordusu kurdurdu,askerlikten kovulmuş Anzavur’a Paşalık rütbesi verdi.Yetmedi Kuva-yi İnzibatiye Kuva-yı Seferiye’yi kurdurdu, elinden gelen her şeyi yaptı.

Tarihi belgelerle olaylara bakalım:Batı Cephesini kuran üç albaydan birisi olan Tümen Komutanı Bekir Sami Bey(GÜNSAV),operatör doktor Emin Bey’in evine davet edilir,yanın da yaveri Selahattin Bey’de vardır.Evde Padişah adına İstanbul’dan gelmiş Reşit Bey adında bir kişi kendisini beklemektedir.Bekir Sami Bey’e şöyle bir öneride bulunur.”Padişah bizimle beraberdir,size yardım yapmaya ve her isteğini yapmaya hazırdır.Yalnız bir şartı var:Kendisini namussuzca aldatmış olan Mustafa Kemal’i tanımamanız.Bu şartı kabul ederseniz sizi bir hafta içinde “Paşa yapacak ve ondan sonrada rütbenizi orgeneralliğe yükseltecek...”(2)
Küçük Asya’nın yüksek yaylalarında kadınlar,ihtiyarlar, çocuklar ateş hattına cephane götürmek için her türlü işkence,hatta ölümle karşı karşıya iken,İstanbul’da en sade hamal bile yeni özgürlüğün temeline bir taş koyabilmek için hayatını tehlikeye atmaktan çekinmez iken sadece O ,tüm milletin kutsal diye nitelediği bir savaşa kendini koymaktan çekinmişti...Özgürlük adına hayati bir kahramanlıkla halkı ayaklandıran mücadelenin dışında kalmakla yetinmiyor,kardeşlerinin gırtlağını sıkanların başarısını diliyordu...Bu adam; milletine,kanına,ırkına ihanet eden bu kişi,tüm Osmanlıların İmparatoru,tüm Müminlerin emiri, halifesi,Tanrının dünyadaki gölgesi,Mekke,Medine ve Kudüs’ün hadimi,Osmanlı Hanedanının otuz altıncı hükümdarı Mehmet Vahdettin’den başkası değildi...

“Osmanlı Hanedanının bir temsilcisi,memlekete düşman olan bir general ile el ele verebilir mi?Ne yazık ki bu,gerçekleşmişti.O haftada birkaç kez General Harrigton’u kabul ediyor,aralarından su sızmıyordu.Böylece Büyük Britanya,müminlerin Emiri Mehmet Vahdettin’in kişiliğinde saltanat sürüyordu.

“Üç yüz milyon Müslüman’ın halifesinin bir Hıristiyan devletten yardım ve destek istemesi ilk kez oluyordu.Peygamberin temsilcisi gavurlara sığınıyordu.”

“Eşlerinin yanında otuz kadar odalık bulunan bir sarayda yaşıyordu.Bahçıvanlarından birinin on beş yaşındaki kızı Nevzat’a aşık olmuş,söylentilere aldırmayarak evlenmiş ve sultan yapmıştı.Bu olay tüm halkının Kutsal Savaş verdiği bir sırada oluyordu.(3) Londra görüşmelerinden önce Padişah ,Yusuf Kemal’in,bir ajanına çaldırttığı 6 adet gizli belgelerin fotoğrafını çektirir ve acil olarak İngiliz Yüksek Komiseri Sir.H.Rumbold’a gönderir.Rumbold’da 7.3.1922’de Lord Curcon’a göndermiş ,masaya eli kuvvetli gelmesini sağlamıştır.

Mazhar Müfit Kansu,vahdettin görüşmesinden.”efendimizin Anadolu’ya hatta Bursa’ya kadar gelmesiyle mesele halledilir.çünkü halk padişahlarını başlarında görürse bir genel ayaklanma olur ki, düşman buna karşı duramaz.”

Vahdettin.”Beyefendi büyük atalarımın başkentinden bana kaçmayı mı teklif ediyorsunuz, der. Anadolu’ya kurtuluş mücadelesi için geçmeyen padişah,İngilizlere sığınmaktan,yurttan kaçmaktan geri durmaz.

16.3.1920’de Vahdettin,Sivas millet vekili Rauf Orbay, Balıkesir milletvekili Abdülaziz Mecdi Hoca (Tolon) ve Konya milletvekili Vehbi Hoca (Çelik) dan oluşan bir heyeti kabul eder.Karşılıklı konuşmalarda Vahdettin’i iknaya çalışırlar.o ise-hoca,hoca,dikkatli olun,bu adamlar her istediklerini yaparlar,hoca vaziyet meydana,hadiseler ortada,bu adamlar isterlerse yarın Ankara’ya girerler...ayrıca milletin koyun sürüsü olduğunu da söyler. Ayrıldıktan sonra, Mecdi Hoca derin bir acı içindedir. Vehbi Hoca elini Mecdi Hocanın omzuna kor. Hoca gam çekme,Allah büyüktür, bu millet kurtarıcısını bulacaktır.milleti koyun sürüsü saymak rızayı ilahiye aykırıdır.yaşarsak çok şey göreceğiz.”4 saltanatın kaldırılması görüşmeleri

Rasih Hoca(Kaplan-Antalya):
“O tahtta oturan kimsenin(Vahdettin)cani olduğunu bilemiyorduk.Evet canidir.Çünkü bunca kıyım yapan Yunan ordusu,kendini yıllarca Halife Ordusu diye tanıttı,düşman bu propagandayı yaparken O,bir beyanname ile olsun,Yunan ordusu neden Halifenin ordusu oluyormuş emek cesaretini gösteremedi.İslam alemi kör değil.Durumu görmüş,temsilcilerini İstanbul’a değil,Ankara’ya göndermiştir.Milletin aleyhine hareket eden bu kişiler haindir.”(5)
Hüseyin Avni (Ulaş-Erzurum):”Türkiye halkı geçmişteki düzene isyan etmiştir...makam-ı hilafet nerede ?vahdettin bacağı kırılsaydı da saltanat şurasında sevr antlaşması için ayağa kalkmasaydı...o mühür benim memleketimin,malikane gibi zorla gasledilmesi sonucu kullanılan cinayet mühürümdür.o mühür milletin idam kararını mühürledi...”(6)

Rıza Nur(Sinop):türe milletti,üç yıl önce TBMM’yi toplayarak kararını vermiştir.Hakimiyet milletindir.O halde Osmanlı imparatorluğu yıkılmış,yerine genç vemilli bir Türkiye devleti kurulmuştur ve bütün hakimiyet ondadır.(7)

Kazım Karabekir Paşa(Edirne):”Bunlar idrak tan,vicdandan yoksun birtakım insanlar...TBMM’nin kesin emriyle ilk fırsatta İstiklal Mahkemesi ile bu adamlara gereken işlemi yapalım...Hal bu ki bugün,İstiklal Muharebesi yaparken ve İstanbul aleyhimize bir cihat fetvası çıkarmış iken,doğuda İslam,ellerini bize,Anadolu milletine uzatmış ve İstanbul hükümetini lanetlemiştir.bütün şehitlerimiz,bütün gazilerimiz,ayakları ,bacakları kopmuş kardeşlerimiz,bu adamları lanetliyorlar.”(8)

Hacı İlyas Sami Efendi(Muş):”İslam hayatına,bütün İslam muhitinin mukaddesatına kayıtsız kalan vahidettin’e biat ettiğim için sağ elime nefretle bakıyorum...bir an önce zavallı mabetlerimizi,mescitlerimizi,milletimizi şu alçağın adıyla kirletmemek için buna bir son verelim...(9)

Müfit Efendi(Kurutlu oğlu-Kırşehir):”İstanbul’dakiler bizi onlara karşı isyan etmiş olarak kabul ettiler.isyan etmedik.hakkımızı istiyorduk..kendilerine verilecek,vatana ihanet suçu işlediklerini bildirmektir.(10)

Ali Fuat(Cebe soy-Ankara):”Hala İstanbul entrikaları son bulmuyor.Bence düşmanların sonuncusu(Vahdettin) bu gün halledilmelidir.”(11)

Nusret Efendi (Erzurum):”Bab-ı Ali ve saray ölmüştür.Önce bu kişiyi tahttan indirelim.”(12)

TBMM bu görüşmelerin ışığında “Padişah ve İstanbul Hükümeti hakkında kovuşturma yapılmasına ait 306” sayılı yasayı çıkaracaktır(13)

Saltanatın kaldırılması ile ilgili iki maddelik karar ½ Kasım 1922 gecesi kesinleşir.Karar sayısı 308 (14)

VAHDETTİN’İN KAÇIŞI

İngiliz generali Harrigton:”Çarşamba 15 Kasım günü Sultanın yaverinin geldiğini bildirdiler.Yaverin Mızıka Komutanı olduğunu öğrendim...Hayatının kurtarılması için bana haber yolladığını bildirdi Sultanı kaçırmakla suçlanmak istemediğim için,bu talebin yazı ile bildirilmesini istemek zorunda kaldım...(15) 16 Kasım 1922 tarihinde vahdettin yazılı istekte bulunur.(Belge)
Harrington anılarında,motordan geçerken şöyle der:”Bir an sigara tabakasını hatıra olarak bana verecek sandım. Bunun yerine eğilerek dört karısına göz-kulak olmamı istedi.”

VAHDETTİN’İN Kaçışı ve Değerlendirilmesi:

İ.Hakkı Danışmend:”Her halde makamına ve atalarının yiğitliğine layık olan hareket kaçmak değil,her vaziyette ölümü göze almak ve hatta ölmekti”(16)

Samiha Alverdi:”Sultan Vahidettin,aleyhinde birikmiş olan bütün şartlara rağmen,icap ettiği takdirde,tahtının yanıbaşında ölmeyi bilmeli,fakat her şeye rağmen bir İngiliz harb gemisiyle memleketi terk etmeyi kabul etmemeli idi...(17)

Nihal Adsız:”Osmanoğulları gibi yüzlerce yıldan beri ölümle kaynaşmış ve on bir sevgili gibi bağrına basmaya alışmış bir hanedanın temsilcisi olarak Sultan Vahidettin’in ölümden korkması kendine yakışmamıştır.”(18)

Şehzade Abdurrahman Efendi:”Bu hadise hepimizi müteessir etmiştir.Gazetelerden öğrendiğimizde hayretler içinde kaldık.”(19)

Son Halife Abdülmecid Efendi:”O hain,,yalnız vatanımıza hıyanet etmedi,hanedanımızın şerefıyle de oynadı.Artık vatandan da, hanedanımızın sicilinden de kovulan bu adamdan bahsetmeyelim.”(20)

Dr.Rıza Nur:”Yeryüzünde nice milletler gelmiş geçmişler,azametli saltanatlar kurmuşlar,sonradan batmışlardır;fakat batarken hepsinin Padişahları başlarında bulunmuş,düşmanları ile dövüşmüşlerdir.Halbuki bizim yıkım ve istiklal davamızda Padişahımız,vatan düşmanları ile birleşmiş,millet aleyhine hareket etmiştir.”(21)

Vahidettin’in Yaveri Nuri Oktay:”...Kendi rızası ile ecnebi himayesine giren bir Halife’nin bu denli alçakca hareketiyle Müslümanların gözünde Halifeliği düşer.(22)

II.Abdulhamid’in Baş Katibi Tahsin Paşa:”...Kuvvet ve nüfuz sahibi gördüğü yabancı ve düşman millete sokulup yanaşma yolunu tutmuş ve melanette daha ileri giderek,vatanını düşman istilasından kurtarmak için gaza ve bu uğurda canını feda eden Türkleri vurmaktan çekinmemiştir.”(23)

Tahsin Ünal:”Son Osmanlı Padişahı gibi son Endülüs Hükümdarı Abdullah’ta memleketi savunmadan çekilmişlerdir.Abdullah:”Kendimi tutamıyorum,kadınlar gibi ağlıyorum deyince,Annesi:”Ağlayın sefiller,ağlayın.Erkekler gibi savunamadığınız vatanınıza kadınlar gibi ağlayın.”

Şehzade Abdulhalim Efendi:”Bu hanean bitmiştir.Bizden millete hiçbir hayır beklenemez.Bizi bir tarafa atarak,millet kendini kurtarmalıdır.”(24)
Kurtuluş Savaşı sonrası yurdun her tarafında şenlikler yapılır.Yalnız Saray ve Ona bağlı daireler bu şenliğe katımazlar.(25)

İşte Vahidettin,işte tarihin,tanıkların,tanıyanların kararı.Tarih acıda olsa hükmünü vermiştir.

Büyük Taarruz ve 30 Ağustos Zaferi Dünya tarihinde ender görülen savaşlardandır.Türk halkının kanıyla,göz nuruyla ve gözyaşı ile kazanılan bu zaferden sonra kurulan TÜRKİYE CUMHURİYETİ sonsuza dek yaşayacaktır.İç ve dış düşmanların iştahları kalmaya mecburdur.

Başta Çağların Önderi MUSTAFA KEMAL OLMAK üzere tüm şehitlermizi saygı ile anıyorum
.
Ordumuz Atatürk’ün ordusudur.Her zaman onur ve güven kaynağımızdır ve öyle devam edecektir.

Dersaadet İşgal Orduları Başkumandanı
General Harrrington Cenaplarına
İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere Devleti fahimesine iltica ve bir an evvel İstanbul’dan mahalli ahara naklimi talep ederi+m efendim.
16 Teşrinisani(Kasım)1922
Halife-i Müslim’in
Mehmet vahidettin
Vahdettin, saltanatı zamanında bir gün başkatibine şöyle der:
“Bizim hanedanımıza her türlüsü gelmiştir.Sarhoşu gelmiştir, zalimi gelmiştir, delisi gelmiştir, dinsizi gelmemiştir.”(Ali Fuat TÜRKGELDİ-Görüp işittiklerim s.273)

KAYNAKLAR:

Turgut Öz akman:Vahdettin-Mustafa Kemal ve Milli Mücadele

1-2:Sabahattin Selek-Milli Mücadele s.61-68

3:Paul Gentizon-Mustafa Kemal ve Uyanan Doğu s.20-28

4:Cemal Kutay-İstiklal Savaşının Manevi Ordusu s.172

Rauf Orbay-Yakın Tarihimiz 2.c.s.272
5:I.Dönem Zabıt Cerideleri 24.c s.240

6-14:a.g.e. s.278-308

15:Jaschke Kronolojisi 4.c s.11

16.Osmanlı Kronolojisi 4.c s.444

17ürk Tarihinde Osmanlı Asırları 3.c s.194

18:Türk Ülküsü s.168

19:KSG 4.c s842

20:Aktaran N.F.Kısakürek

21:Türk Tarihi 1.c s.198

22:Son Sadrazamlar ve Oğulları-Şefik Okday

23:Sultan Abdülhamit s.171

24:Rauf Orbay-Yakın Tarihimiz 3.c s.316

25:Rauf Orbay-Cehennem Değirmeni 2.c s.84

Mehmet DEMİRAĞ-29 Ağustos 2006


TÜRK DEVRİMİ YASALARI

TÜRK DEVRİMİ YASALARI

1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırıldı. 2 madde, karar sayısı 308. Son Osmanlı Hükümdarı Vahdettin, 17 Kasım 1922’de İngilizlere sığınarak, Malaya Zırhlısı ile Malta’ya kaçmıştır.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanı 1921 tarihli Anayasa’nın bazı maddelerinin değiştirilmesine ait 36 nolu yasanın kabulü ile olmuştur.
3 Mart 1924:
a) Halifelik kaldırıldı. 431 sayılı yasa, 13. madde,
b) Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Eğitim-Öğretim Birliği Yasası) çıkarıldı. Bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı. Kanun No. 430, 7. madde.
c) Şer’iye ve Evkaf Vekaleti kaldırıldı. 429 no’lu yasa.
d) Erkan-ı Harbiye Vekaleti kaldırıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü kuruldu. Genel Kurmay Başkanlığı oluşturuldu.
8 Nisan 1924: Şer’iye Mahkemeleri 469 sayılı Yasa ile kaldırıldı.
- 17 Şubat 1925’te Aşar Vergisi kaldırıldı.
- 25 Kasım 1925’te 3 maddeden oluşan 671 sayılı Şapka Yasası çıkarıldı.
- 30 Kasım 1925 yılında Tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı. 677 sayılı Yasa 3 madde. Kanun bütün tarikatlarla birlikte, şeyhlik, dervişlik müridlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve muradına kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi eylem, ünvan ve sıfatların kullanılmasını ve bu ünvanlarla ilgili elbise giymesini de yasaklamıştır.
- 17 Şubat 1926’da Medeni Kanun kabul edilmiş ve 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girmiştir.
- 26 Aralık 1925’te 698 sayılı Yasa ile Hicri ve Rumu Takvim kaldırıldı. Miladi takvime geçildi.
- 20 Mayıs 1928’de uluslararası rakamlar kullanmaya başlanıldı. Kanun No: 1288
- 3 Şubat 1928’de Camilerde Hutbe Türkçe okunmaya başlandı.
- 1 Kasım 1928 tarih ve 1353 sayılı Yasa ile Harf devrimi yapıldı. 11 madde.
- 28 Mayıs 1928’de Bakanlar Kurulu Kararı ile Millet Mektepleri açıldı Atatürk Başöğretmenimiz oldu. 24 Kasım bugün öğretmenler günü olarak kutlanır.
- 03.04.1930 yılında Belediye seçimlerinde kadınlara seçme hakkı tanındı.
- 23 Mart 1931 tarih ve 1782 sayılı yasa ile, bugünkü uzunluk ve ağırlık ölçüleri kabul edildi.
- 12 Nisan 1931’de Türk Tarih Kurumu kuruldu.
- 12 Temmuz 1932’de Türk Dil Kurumu çalışmalarına başladı.
- 19 Şubat 1932’de Halkevleri açıldı.
- 18 Temmuz 1932’de Ezan ve Kamel Türkçe okunma başlandı.
- 26 Ekim 1933 yılında kadınlar, muhtar seçme ve köy heyetine seçilme hakkını elde ettiler.
Soyadı Yasası: 21 Haziran 1934 tarih ve 2525 tarihli yasa ile çıkarıldı. 24.11.1934 tarih ve 2865 sayılı Resmi Gazetede yayınlandı. 15 Maddeden oluşmaktadır.
Madde 1- Her Türk, öz adından başka soyadını da taşımaya mecburdur.
Madde 3- Rütbe ve memuriyet, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleriyle umumi edeplere uygun olmayan veya iğrenç ve gülünç soyadları kullanılamaz.
26 Kasım tarihinde TBMM, Ulusal önderimizi Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya bir kanunla ‘ATATÜRK’ soyadını vermiştir. 2622 sayılı kanunlada Atatürk soyadının başkası tarafından alınmaması kanunlaşmıştır.
Lakap ve Ünvanların Kaldırılması:
5 maddeden oluşan, 26 Kasım 1934 tarihli 2590 sayılı yasa ile kaldırılmıştır.
Madde 1- Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Paşa, Hazretleri vs. gibi lakap ve ünvanlar kaldırılmıştır. Erkek ve kadın vatandaşlar kanun karşısında ve resmi belgelerde yalnız adları ile anılırlar. 3. madde askeri ünvanlarla ilgilidir.
Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun:
03.12.1934 tarihinde 2596 sayılı yasa ile kabul edilmiştir. 8 maddeden oluşmaktadır.
Madde 1- Herhangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar ruhaninelerin mabet ve ayinler haricinde ruhani kisve taşımaları yasaktır...
5 Aralık 1934 yılında Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır.
27 Mayıs 1935 tarihinde hafta tatili Cuma günü yerine Pazar gününe alınmıştır.
Türk Ulusu emperyalist güçlere karşı dünya tarihinde görülmeyen kurtuluş savaşı ile egemenliğine kavuşmuş ve cumhuriyeti kurmuştur.
Cumhuriyet Devrim Yasaları halkın mutluluğu ve çağdaşlık için çıkarılmıştır.
Bugün bazı yasaların uygulanmadığı açık bir şekilde görülmektedir. Cumhuriyet’in kazanımları ile göreve gelenler ve yönetimlerde bulunanlar adı geçen yasaları uygulamak zorundadırlar. Yasalar uygulanmak için çıkarılırlar. Tarih acımasızdır. Er veya geç sorgusunu yapar!

TÜRK DEVRİMİ YASALARI

TÜRK DEVRİMİ YASALARI

1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırıldı. 2 madde, karar sayısı 308. Son Osmanlı Hükümdarı Vahdettin, 17 Kasım 1922’de İngilizlere sığınarak, Malaya Zırhlısı ile Malta’ya kaçmıştır.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanı 1921 tarihli Anayasa’nın bazı maddelerinin değiştirilmesine ait 36 nolu yasanın kabulü ile olmuştur.
3 Mart 1924:
a) Halifelik kaldırıldı. 431 sayılı yasa, 13. madde,
b) Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Eğitim-Öğretim Birliği Yasası) çıkarıldı. Bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı. Kanun No. 430, 7. madde.
c) Şer’iye ve Evkaf Vekaleti kaldırıldı. 429 no’lu yasa.
d) Erkan-ı Harbiye Vekaleti kaldırıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü kuruldu. Genel Kurmay Başkanlığı oluşturuldu.
8 Nisan 1924: Şer’iye Mahkemeleri 469 sayılı Yasa ile kaldırıldı.
- 17 Şubat 1925’te Aşar Vergisi kaldırıldı.
- 25 Kasım 1925’te 3 maddeden oluşan 671 sayılı Şapka Yasası çıkarıldı.
- 30 Kasım 1925 yılında Tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı. 677 sayılı Yasa 3 madde. Kanun bütün tarikatlarla birlikte, şeyhlik, dervişlik müridlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve muradına kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi eylem, ünvan ve sıfatların kullanılmasını ve bu ünvanlarla ilgili elbise giymesini de yasaklamıştır.
- 17 Şubat 1926’da Medeni Kanun kabul edilmiş ve 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girmiştir.
- 26 Aralık 1925’te 698 sayılı Yasa ile Hicri ve Rumu Takvim kaldırıldı. Miladi takvime geçildi.
- 20 Mayıs 1928’de uluslararası rakamlar kullanmaya başlanıldı. Kanun No: 1288
- 3 Şubat 1928’de Camilerde Hutbe Türkçe okunmaya başlandı.
- 1 Kasım 1928 tarih ve 1353 sayılı Yasa ile Harf devrimi yapıldı. 11 madde.
- 28 Mayıs 1928’de Bakanlar Kurulu Kararı ile Millet Mektepleri açıldı Atatürk Başöğretmenimiz oldu. 24 Kasım bugün öğretmenler günü olarak kutlanır.
- 03.04.1930 yılında Belediye seçimlerinde kadınlara seçme hakkı tanındı.
- 23 Mart 1931 tarih ve 1782 sayılı yasa ile, bugünkü uzunluk ve ağırlık ölçüleri kabul edildi.
- 12 Nisan 1931’de Türk Tarih Kurumu kuruldu.
- 12 Temmuz 1932’de Türk Dil Kurumu çalışmalarına başladı.
- 19 Şubat 1932’de Halkevleri açıldı.
- 18 Temmuz 1932’de Ezan ve Kamel Türkçe okunma başlandı.
- 26 Ekim 1933 yılında kadınlar, muhtar seçme ve köy heyetine seçilme hakkını elde ettiler.
Soyadı Yasası: 21 Haziran 1934 tarih ve 2525 tarihli yasa ile çıkarıldı. 24.11.1934 tarih ve 2865 sayılı Resmi Gazetede yayınlandı. 15 Maddeden oluşmaktadır.
Madde 1- Her Türk, öz adından başka soyadını da taşımaya mecburdur.
Madde 3- Rütbe ve memuriyet, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleriyle umumi edeplere uygun olmayan veya iğrenç ve gülünç soyadları kullanılamaz.
26 Kasım tarihinde TBMM, Ulusal önderimizi Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya bir kanunla ‘ATATÜRK’ soyadını vermiştir. 2622 sayılı kanunlada Atatürk soyadının başkası tarafından alınmaması kanunlaşmıştır.
Lakap ve Ünvanların Kaldırılması:
5 maddeden oluşan, 26 Kasım 1934 tarihli 2590 sayılı yasa ile kaldırılmıştır.
Madde 1- Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Paşa, Hazretleri vs. gibi lakap ve ünvanlar kaldırılmıştır. Erkek ve kadın vatandaşlar kanun karşısında ve resmi belgelerde yalnız adları ile anılırlar. 3. madde askeri ünvanlarla ilgilidir.
Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun:
03.12.1934 tarihinde 2596 sayılı yasa ile kabul edilmiştir. 8 maddeden oluşmaktadır.
Madde 1- Herhangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar ruhaninelerin mabet ve ayinler haricinde ruhani kisve taşımaları yasaktır...
5 Aralık 1934 yılında Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır.
27 Mayıs 1935 tarihinde hafta tatili Cuma günü yerine Pazar gününe alınmıştır.
Türk Ulusu emperyalist güçlere karşı dünya tarihinde görülmeyen kurtuluş savaşı ile egemenliğine kavuşmuş ve cumhuriyeti kurmuştur.
Cumhuriyet Devrim Yasaları halkın mutluluğu ve çağdaşlık için çıkarılmıştır.
Bugün bazı yasaların uygulanmadığı açık bir şekilde görülmektedir. Cumhuriyet’in kazanımları ile göreve gelenler ve yönetimlerde bulunanlar adı geçen yasaları uygulamak zorundadırlar. Yasalar uygulanmak için çıkarılırlar. Tarih acımasızdır. Er veya geç sorgusunu yapar!