Mazlum Ulusların Örneği
Çağların Önderi
“Devletimizin Kurucusu, Ulusumuzun gerçek hizmetçisi, insanlık ülküsünün aşık ve benzersiz siması. Eşsiz kahraman ATATÜRK! Vatan sana minnettardır.
İsmet İNÖNÜ
Büyük insan kişiliğine ve çok yönlü dehaya sahiptir. Selanik Askeri Rüştiyesinde okurken Ondaki üstün zekâyı gören matematik öğretmeni Yzb. Mustafa Efendi. KEMAL adını vermiştir.
Harp okulu öğrencisi iken arkadaşı Ali Fuat Cebesoy’un babası İsmail Fazıl Paşa tarafından Osman Nizami Paşa ile tanıştırılır. Osman Nizami Paşa; “sen bizler gibi sadece bir kurmay subay olarak kalmayacaksın; üstün zekân yüksek yeteneklerinle memleketin geleceği üzerinde söz sahibi olacaksın, sende büyük adamlara has seçkin bir yaradılış ve engin bir yetenek görmekteyim” demiştir.
İngiliz generali Townshend 12 Haziran 1922’de Adana’ya gelmiş, oradan İstanbul’a geçerken Konya’ya da uğramış. Mustafa Kemal’le de görüşmüştür. Uzun görüşmeden sonra Atatürk’e: “ Ben sizi Napolyon’a benzetiyordum. Hayır, tam değil. Sizde öyle başkalıklar var ki, şu anda kararımı verdim. Her büyükten bir parça almış bir büyüksünüz. Aynı general şöyle de demektedir. “ Ben şimdiye kadar on beş hükümdar ve Cumhurbaşkanı ile hususi ve resmi konuşmalar yaptım. Bu gece kadar ezildiğimi hatırlamıyorum. Mustafa Kemal’de üstün bir ruh kuvveti var.”
Loyd Corc; İngiliz parlamentosunda yapılan eleştirilere karşı şöyle diyecek ve Başbakanlıktan ayrılacaktır. “ Arkadaşlar! Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakınız ki, o büyük dahi çağımızda Türk ulusuna nasip olmuştur. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elden ne gelirdi.”
Halkını düşünen, onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan halk kahramanıdır.
Herriot anılarında: “Atatürk gibi milletiyle kaynaşan, onun için savaşan, onun için ıstırap çeken ve birçok engele rağmen onu asıl alınyazısının gerçekleşmesine sevk eden şefe tarihte az rastlanır. Bu eski kurmay subay bize Kant Okulundan filozof gibi görünüyor.”
Aynı Herriot: “ Bir duyan adam ki, çoğunun duymasına ihtiyaç bırakmıyor.”
Bir köylü Atatürk’e küfrettiği için mahkemeye verilmek istenmektedir. Atatürk sorar:
“ Ne yapmışım ben?”
“ Gazete kâğıdına sardığı sigarayı yakarken, kâğıt tutuşmuş, eli yanmış. Alsın bunu içsin demiş, küfretmiş...”
Atatürk bunları söyleyen bakana sorar:
“ Sen hiç gazete kâğıdına sarılmış sigara içtin mi?”
“ Hayır” cevabı alınca der ki; “ Ben Trablusgarp’ta içtim. Bilirim, pek berbat bir şeydir. Köylü haklıdır. O’nu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin ediniz.”
Gerçekçidir. “ Bizim akıl, mantık ve zekâ ile hareket etme şiarımızdır. “ Millete adi politikacılar gibi yalancı vaatlerde bulunmaktan nefret ederiz” demiştir.
Az konuşur, çok iş yapar ve öyle olmasını isterdi. Bir milletvekili adayının seçim konuşmasında “ köprü vaadi ” hikâyesini anlatır ve gülerdi. Hikâye şöyledir: Bir aday nutkunda halka köprü vaat eder. Orada köprü yapacak dere olmadığı söylenince de “ Onu da yaparız” der.
Hoşgörülü, kin gütmeyi sevmez, cesaret örneğidir. Kurtuluş savaşında Kılıcını teslim eden Yunan Başkomutanın elini sıkar. “ her kumandan yenilebilir, bir isteği olup olmadığını” sorar ve teselli eder.
Yunan Ordusunu Anadolu’ya saldırtan kral için Karşıyaka’da bir ev hazırlanır. Kral eve merdivenlere serilen Türk bayrağını çiğneyerek çıkar. Atatürk zaferden sonra aynı eve gelmiş, merdivenlere serilmiş Yunan bayrağını görünce, “ Bir ordu mağlup edilebilir, fakat bir ulusun bayrağı çiğnenemez, diyerek bayrağı kaldırmıştır.
Vefasızlığı ve dedikoduyu hiç sevmez, duygulu ve vefakârdır. Vefasızlara kırılır, üzülürdü. Yakınlarının özel hatta aile sorunlarını dinler, şefkatle çareler arar, teselli eder ve hatta yardımda bulunurdu.
Hazır cevaplı ve naziktir. İlk mecliste bir gün laiklik tartışılmaktadır. Bir milletvekili kürsüye çıkar ve alaylı bir tavırla söze şöyle başlar:
“ Arkadaşlar, bir laikliktir gidiyor. Affedersiniz ben bu laikliğin manasını anlamıyorum.”
Başkanlık kürsüsünde oturan Mustafa Kemal dayanamaz, elini kürsüye vurarak soruyu cevaplandırır.
“ Laiklik, adam olmak demektir hocam, adam olmak!”
Yugoslavya Kralı Aleksandr, baş başa konuştuğu Atatürk’e bir ara yavaş sesle şöyle der: “size bir sır ifşa edeceğim Ekselans. Eğer bazı Avrupa devletlerinin vaatlerine aldırmış olsaydım, yunanlıların yerine Anadolu’ya biz çıkacaktık.”
Atatürk gülerek kralın omzunu okşar:
“ Geçmiş olsun majesteleri.”
Dürüsttür, ulusuna hizmet etmeyi erek edinmiştir. Yakınlarını asla kayırmamış, ulusun malını üstün tutmuş, çıkar arayanları yanından uzaklaştırmıştır.
Yıldırım Orduları Komutanı Alman General Falkenhayn’ın dost edinmek için kendisine verdiği altınları reddetmiş, ordu levazım dairesine vermiştir.
Önsezi sahibi ve geleceği görme yetisini sahiptir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında İzmir’den gelen heyet adına yaptırılacak bulvarın genişliği sorulunca 80m olsun demiştir.
“ Dünya sulhu içinde insanlığın hakiki saadeti, ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalmasıyla mümkün olacaktır.” Diyerek İkinci, Dünya Savaşını görmüş ve amacını dile getirmiştir.
1938 yılında Sanayi Planı kendisine Dolmabahçe’de verildiğinde ikinci dünya savaşını kastederek: “ Fırtına kopmak üzeredir. Önümüzde bu işleri başarmak için çok kısa bir zaman kaldı. Memleketin bütün kuvvet kaynaklarını seferber ederek, bu işleri yapmak gerekir.”
Barış ve insanlık sevgisi ile doludur. “ Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız” sözleriyle insanlık sevgisini net bir şekilde açıklamıştır.
Barışa katkı için Balkan ve Sadabat Paktına öncülük etmiştir.
1934 yılında Çanakkale’de Anzaklar için bakanına söylettiği nutkunda şöyle seslenmektedir.
“ Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra bizim evlatlarımız olmuşlardır.” Bu sözleri duyan bütün dünya haber ajanları hayretler içinde nutku tekrar tekrar yayınlamışlar, Atatürk’e büyük saygı duymuşlardır.
Demokrasiye inanmış, yasalara saygılı olmuştur. Türk halkını kulluktan bireyliğe taşımış, demokrasi fikrini geliştirmek için “Yurttaşlık Bilgisi” ve “Medeni Bilgiler” kitabını yazmıştır. “ Ben fikirlerimi kongrelerden, T.B.M.M.’den aldığım yetkiyle tatbik ettim” demiştir.
Ulusal egemenlik ve ulusal bağımsızlıkçıdır. Ulusal egemenlik uğruna canımı vermek, benim için namus ve onur borcudur.” “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir… Ben yaşayabilmek için kesinlikle bağımsızlık bir ulusun çocuğu olarak kalmalıyım” sözlerinde açıkça ifade edilir.
Ulusal Birlik ve Beraberlik, Bilimsel ve Akılcılık, Çağdaşlaşma O’nun en büyük özelliklerindendir. Kuvvetin milletin olduğuna inanır.
Bir tren yolcuğunda kondüktör bilet kontrolüne gelir. Atatürk’ü görünce geri çekilmek ister. Atatürk kondüktöre seslenir. “Görevini yap! ( Diğerlerini göstererek ) Bu efendilere niçin bilet sormuyorsun?”
Milletvekilleri : “ Paşam biz milletvekiliyiz. Tren bileti almayız. Parasız bineriz.” deyince hayret ve alaylı,
“ Bu ayrıcalığı hiç beğenmedim. Çok ayıp ve acayip bir kural! Çok güzel halkçılık” der.
Hatay sorununu kişisel sorun olarak görmüş, eğer hükümet kısa sürede çözemezse milis kuvvetleriyle çözmeye karar vermiş, bunun içinde Kolordu Komutanı Mustafa Muğlalı Paşadan tamamı sivil giyinmiş beş bin kişiyi on beş gün içinde hazırlamasını istemiştir. Gerektiğinde sivil kuvvetlerin başında Hatay’ı almak için.
O’ ülkesi ve halkı için ölümle dansı ile göze almış bir kahramandır. Doktorla günün yirmi üç saatini dinlenerek geçirmelerini istedikleri halde halkın sorunlarını yerinde görmek, Mussoli’nin gibilere meydan okumak için güney illerine gezi yapmıştır.
Söz Mussoli’ni den açılınca şu olayı anlatmak doğru olacaktır.
Bu Kıyafetimi de Yazınız
Mussoli’nin Roma İmparatorluğunun Akdeniz kıyısındaki topraklarından söz ettiği bir sırada İtalyan büyük elçisi Atatürk tarafından kabul edilir. Elçi, Türkiye ile dost geçinmek arzusunu tekrarlarken diplomatik bir dille “ en çok müsaadeyi mazhar ülke” olmadan söz eder. Atatürk sivil elbiselidir. Konuğuna “ birkaç dakika bekleyin” der. Döndüğünde mareşal üniformalıdır.
Gülerek yerine otururken:
“ Sinyor, Mussolini’ye son cümlenizi ve bundan sonra benzerlerini bu kıyafetimle dinlediğimi de yazınız” der. Elçi maksadını anlatamamış olmanın özrüne sığınarak izin ister ve çıkar.
Atatürk yaptıkları ile öğünen bir lider asla olmamıştır.
Bir gün Milli Eğitim Bakanlarından Vasıf Çınar Atatürk’e sorar: “ En büyük inkılâbınız hangisidir”? Atatürk cevap verir: “ Benim yaptıklarım birbirine bağlı ve gerekli işlerdir. Bana yaptıklarımdan değil, yapacaklarımdan sorunuz.” O’nun yaptıklarını dünya takdir etmektedir. Büyük lider karanlığı bilgisizlik ve cehalet olarak kabul etmektedir. Her yeniliğe “Gâvur icadı” demenin ve karşı çıkmanın ne demek olduğunu elbette en iyi bilendir. Koskoca bir Cihan İmparatorluğunun karanlık sonunda yok olduğunu gözlemlemiş ve yaşamıştır. Karanlıktan korkmak şöyle dursun; karanlığın, bilgisizliğin en büyük düşmanıdır. Yaşamını Türk Ulusunun aydınlığa çıkmasına harcamıştır. Türk’e yaraştığı, Türk istediği için devrimleri yapmıştır. Kaymak Hafız ve onun gibilere kızdığı için değil.
O, bir program adamıdır. Çok düşünür, danışır, kararlar alır ve uygulamaya geçer.
Atatürk, Napolyon’a ait okuduğu bir kitapta şu fıkraya rastlanıyor: Napolyon’a sormuşlar:
“Programınız nedir?” o da cevap verir.
“Ben yürürüm, program benim hareketimden çıkar. Atatürk bu fıkrayı okuduktan sonra ilave ediyor: “ Evet ama o türlü giden sonunda başını Sent Helen kayalarına çarpar.”
Atatürk yalnız Türk ulusuna değil, mazlum uluslara da örnek olmuş büyük bir lider ve devrimcidir. Dünya o’nu hayranlıkla anlatmakta ve anmaktadır.
“İşte çöküşün en dip noktalarına gelindiği ve Osmanlı İmparatorluğunun son kalıntısı da Dünya haritasından silinmek üzere bulunduğu bir zamanda Mustafa Kemal ortaya çıkar. Gerçekleştirdiği, tarihte eşi görülmemiş bir eserdir”
Benoıst Mıchen-Mustafa Kemal, Bir İmparatorluğun ölümü s/15
“Büyük önderlerin köklü vasıflarına sahip. Talih! Fakat sadece talih değil, onu havada yakalama” önsezi ve sonuna kadar kullanma yeteneği…”
Otto Liman Von Sanders
“1920’lerde Türk toplumu ya gelişecek ya da ölecekti. Her ne pahasına olursa olsun yaşamayı yeğlemiştir. Bununla birlikte Türkiye’deki tek parti yolu, hiçbir zaman faşist-Nazi-komünist tipi bir diktatörlük biçimi olmamıştır. Bu rejimin sonrası umut ve cesaret verici olmuştur.”
Prof. Dr. Arnold J. Tonybe-Atatürk’e Saygı S/386
“… Türk tek partisinin yapısında da totaliter bir taraf yoktu. Bu yapı ne hücrelere, ne milise, hatta nede gerçek anlamda ocaklara dayanıyordu… Üyelik herkese açıktı.
Maurice Duvargel “Siyasi Partiler” S/359-316
“Büyük Yunan Filozofu Platonun “Krallar filozof olsa ve filozoflar kralların tahtında otursaydı” şeklindeki dileği tarihte gerçekleşmedi. Hâlbuki yirminci yüzyılda ilk defa olarak Atatürk’ün şahsında Platon’un istediği gibi, kelimenin tam anlamıyla bunu görmekteyiz. “O, bir dahi bir fikir adamı olarak bir milletin, yani Türk Milletinin mukadderatını ele almış ve bu milletiyle atıldığı Kurtuluş Savaşı, bu milletin medeni durumunu değiştirmiş, bir inkılâp ve diğer milletlerin haklarını da koruyan barış ile insanlığa büyük muhteşem bir örnek vermiştir.
Prof. Dr. Herbert Melzig
“ Atatürk olmasaydı Türk belki Özbekistan’da olurdu, ama Trakya ve Anadolu’da kalmazdı. Yüzyılda tüm civar büyük coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş Türklerin Konya Ovasından sürülmeleri ve atılmaları ne kadar sürerdi sanıyorsunuz? Ne Türk nede Türkiye kalırdı. Mustafa Kemal sadece Türkiye’yi kurtarmadı. Türk neslini de kurtardı.
Justin Mc Cart
“Atatürk’ü diktatör sayanlar olmuştur. Bence bu hem yanlış, hem de yanıltıcı bir görüştür… Kanunlara aykırı davranışlarda bulunmaktan kaçınmıştır. T.B.M.M.’ne ise büyük saygısı vardı… Pek çok kimsenin sandığı gibi sağa sola emirler yağdırmak şöyle dursun Atatürk, Bakanları her zaman kendi sorumluluklarını yüklenmeye zorlardı”
Sir Percy Lorraine, “Atatürk’e Saygı” S/287-294
“Yaklaşık 700 yıl boyunca Ortadoğu ve Orta Avrupa kanlı savaşlara sahne olmuş, fakat Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuyla bölgedeki istikrarsız durum, sona ermişti. Barış davasına bu değerli katkını sahibi olan Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk önder, dünya barışının öncüsü ve olağan üstü bir devrimci olması nedeniyle NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ’NE adaylığını sunmakta büyük onur duymaktayım.
Venizelos - Yunanistan Başbakanı
Dahası:
Unesco’nun, 1979 yılında 156 ülkenin oybirliği ile aldığı Atatürk ile ilgili kararda:
“ Uluslar arası anlayış ve barış yolunda çapa harcamış üstün bir kişi, olağan üstü bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, insanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz devlet adamı, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu…” denilmektedir.
Ve daha dahası:
20.yüzyılda yaşamış 377 lider arasında Atatürk, 20. yüzyılın en büyük Devlet Başkanı seçilmiştir.
“ The Nature Of, Political Leadership” adlı eser A.M. Ludwing adlı ünlü bir psikiyatrın yaptığı ve yirmi yılda tamamlanmış araştırma Eylül 2002’de ABD Kongresinin televizyonunda tüm dünyaya açıklanmıştır.
Bu dünya görüşlerinden sona Atatürk Diktatördü diyenler ya diktatörün anlamını bilmemekte veya Atatürk’ü tanımamakta yakutta Atatürk düşmanlığı yapmaktadır.
Ne Yazık Ki Türk Değilim
Büyük matem günü. İki küçük okul öğrencisi ellerine geçirdikleri bir gazetede Atatürk’ün tabutunun resmine bakıyor, baş başa hüngür hüngür ağlıyorlardı. O sırada oradan geçen bir yabancı subayı çocukları görünce birden bire durdu… Hayretle uzun uzun ona baktı. Yürümek istedi, yürüyemedi; durdu. Keskin ve sert bir selam vererek kendi kendine “Ne Yazık ki Türk Değilim.” diye mırıldandı. Fakat oda ağlıyordu.
80 yerli ve yabancı imza Atatürk’ü Anlatıyor’dan.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu Büyük Elçidir. Hindistan’ın genç elçisi de Gandi’nin sağ kolu olan Desai’nin oğludur. Hintli diplomatla arkadaş olduktan sonra bir anısını şöyle anlatır.
“Okuldan her eve dönüşümde babam beni yanına çağırır ve ne öğrendiğimi sorardı. Bende gerekli bilgileri verirdim. Sık sık şöyle derdi: “Bir insan olarak bu derslerden yararlanman elbette gereklidir. Fakat bir Hintli olarak muhtaç olduğum en büyük ders Türkiye Kurtuluş Savaşı tarihidir. Şimdi yanıma otur, onu da sana ben anlatayım.”
Endonezyalı bir diplomatta Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na bir anısını anlatmıştı:
“Dokuz yıl önce bir ticaret işi için Saygon’a gitmiştim. Baktım ki, halk tapınaklara toplanmış bir yas ayini yapıyor. “Ne oldu? Kim öldü?” diye sordum. “Mustafa Kemal sonsuzluğa göçtü dediler…”
Vatan gazetesinin başyazarı Ahmet Emin Yalman’dan:
Uzun gezilerinin birinde İngiliz Güyanı’na uğrar ve orada bir yerli ile arasında şu konuşma geçer:
“ Siz hangi millettensiniz”?
“Türk’üm”
“Öyleyse dost ve hatta kardeş sayılırız.”
“Neden, Müslüman mısınız”?
“Hayır, Hıristiyan’ım. Fakat bağımsızlığına susamış bir Günyan’lı Hıristiyan’ım ve bir çok yurttaşım gibi sizin Kurtuluş Mücadelenizin hayranlarındanım. Günün birinde bizde büyük önderiniz Mustafa Kemalin açtığı yoldan yürüyeceğiz…”
Ahmet Taner Kışlalı-Dünden Gelen Işık
Ölümü Üzerine Dünya Basınında Çıkan Örnekler
“Atatürk, tarihte görülmüş olan büyük adamların hiçbirine benzemez. Çünkü onun yaptıkları âdemoğullarını yapabilecekleri işlerden değildir. O, büsbütün başka bir insandır”.
El-Muri Gazetesi
“Atatürk, eski Türkiye’den modern bir devlet çıkarmıştır.”
Stipi-Arnavut Gazetesi
“Atatürk devrimleri kuşağımızın en olağan üstü olayıdır.”
Daily Telegraphi-İngiliz Gazetesi
“Tarih silinmez harflerle bu devlet adamının adını hak edecektir”
Politika-Yugoslav Gazetesi
“Atatürk, milli enerjiyi harekete geçirdi”
Slova-Bulgar Gazetesi
“Atatürk olmasaydı, yeni Türkiye mevcut olmazdı”
Hufsud Statbaldet- Fin Gazetesi
“Hiçbir kimse bu muzaffer general, bu yılmaz devrimci bu insan Kahraman, bu çok popüler adam kadar halkın kalbine yakın olmamıştır.”
Eko Dö Frans-Fransız Gazetesi
“O, hiçbir zaman kendini düşünmedi, bütün varlığını memleketine ve ileri bir insanlık ülküsüne vakfetti. Hiçbir zaman hayal peşinde koşmadı.”
Lord Kinross-İngiliz Yazarı
“Atatürk, ölümü köleliğe üstün tutan bir ulusun neler yapabileceğini göstermiştir. Bu örnek unutulmayacak.”
Habib Burgiba- Tunus Devlet Başkanı
“Bizim aslımız rengi uçmuş bir kıvılcım iken, onun bakışlarıyla Dünyayı aydınlatan bir Güneş haline geldi”
Muhammed İkbal- Pakistan Ulusal Şairi-Mutasaffıf
“Dehanızın en büyük eseri laik bir Türkiye yaratmak olmuştur.”
Edourat Herriot-Fransa Meclis Başkanı
“O’nun adı, dünyanın en büyük ilham kaynaklarından biri olarak yaşayacak ve Müslümanların en derin yurtseverlik içinde yaşamalarına önderlik edecektir. O’na duyulan sevgi, daima bütün Müslüman dünyasına ve insanlığa yararlı olacaktır.
Muhammed Azan Khan-Pakistanlı General
Bazı şairlerden şiirler
Davullar zurnalar döğende
Ben seni hatırlarım
Binip trende gezende
Ben seni hatırlarım
Cahit KÜLEBİ
Yıl otuz sekiz on Kasım Perşembe
Hatırdan çıkmayacak bir sonbahar
Sarsılıyor İstanbul yedi tepe
Yaman esmiş Dolmabahçe’den rüzgâr
Cahit Sıtkı TARANCI
Bir milletin melalini söyler derin derin
Derya, önünde çırpınarak Dolmabahçe’nin
İbrahim Alaaddin GÖVSA
Hani bir vakitler Kubilay’ı kestiler
Gün bu yurdun: Kesenleri astılar
Sen uyudun onlar dirildi
Mustafa’m, Mustafa Kemal’im
Mithat Cemal KUTAY
Senin dalın yaprağın biz senin fidanların,
Biz bunları yapmadık.
Sen, elbette bilirsin, bilirsin Mustafa Kemal
Elsiz ayaksız bir yeşil yılan
Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal
Derdimiz öyle büyük davamız öyle az ki…
Nasıl dindirilir gözyaşlarımız
Öz ağlamazsa, göz ağlamazsa
Atilla İLHAN
Siz Ali Bey, Veli Efendi busunuz
Gelecekler önünde suçlusunuz
Ne olmuş, ne yapmışlar bize
Nasıl bağlanmış elimiz kolumuz
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
Dörtnala uçan
Bir atlı gibi geçiyor zaman
Nerde o altın başlı komutan
…………
Tanrının rahmeti üstüne olsun
Atatürk adlı kahraman
Halim YAĞCIOĞLU
ATATÜRK’ÜN çizdiği yolda bütünleşerek tüm engelleri yenme dileğimle.
NOT: 10 Kasım anma törenini 30 Ağustos İlköğretim Okulunda izledim. “Atatürk Oratoryosunu” seslendiren genç Mustafa Kemalleri selamlıyorum. Ayrıca Koro başarılıydı. Her iki çalışmada görev alan öğretmenleri kutluyorum.
Mehmet DEMİRAĞ
12/11/2008
16 Kasım 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder