Tarihte ad bırakmış kişiliklerden pek azı Atatürk'ün başarılarından herhangi birinin benzerini elde edebilmiştir. Ulusunun bağımsızlığının kurtarıcısı. Yenilemez ve dünyada baskıcılığın en amansız düşmanı. Bir cumhuriyetin yaratıcısı. Siyasal, yasal ve toplumsal-ekonomik devrimlerin mimarı. Söz sanatının büyüleyici ustası. Kültür devrimcisi. Laikliğin ufuk açıcı öncüsü. İnsan sevgisini yücelten uluslar arası barışçı. Bağımsızlık savaşlarının yol gösterici önderi. 20. yüzyıl aydınlanmasının bir kahramanı.
Bu başarıların birkaçını birden elde edenler ise Doğu'da da Batı'da da, çağımızda olsun, geçmiş dönemlerde olsun, çok daha azdır. Tümünü, bunca kısa zamanda ve öylesine derin izler bırakacak biçimde gerçekleştiren başka hiçbir tarihsel kişilik göstermeye ise olanak yoktur.
Winston Churchill O'nu “Büyük kahraman” olarak niteledi. John F. Kennedy için O, “20. yüzyılın büyük önderlerinden biri” idi. Ronald Reagan O'nun için “yüce kişilik” diyordu. İsrail'in kurucularından Başbakan David Ben Gurion, “O'ndan daha büyük devlet adamı bilmiyorum.” Demişti. Hindistan'ın Başbakanı Jawaharlal Nehru, Atatürk'ü “Modern Çağın yaratıcılarından birisi” sayıyordu. Dwight D. Eisenhower, O'nu “Tüm dünyada bağımsızlığı için savaşanların esin kaynağı” olarak övüyordu. Fransa devlet başkanı Charles De Gaulle, “Atatürk'ten öğreneceğimiz çok şey var… Dünya önderleri arasında en büyük başarıları ele eden kişi O'ydu. Çünkü ulusunu çağdaşlaştırdı.” Diyordu. 1934'te Yunanistan Başbakanı Eleutherios Venizelos Atatürk'ü Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdi ve gerekçe olarak da şunları belirtti: “Bir ulusun yaşamında bunca kısa zaman içinde bunca köklü değişiklerin başarıldığı pek enderdir… Bu oğlan çalışmaları Atatürk'e, sözcüğün tam anlamıyla 'Büyük Adam' sanını kazandırmıştır.”
“Türklerin kahramanı” 1923'te köhnemiş bir imparatorluğun yıkıntılarından bir cumhuriyeti yarattı ve ölüm tarihi olan 10 Kasım 1938ê kadar geçen 15 yıl gibi kısa bir süre içinde çağdaşlaşma yolunda çok kapsamlı devirler gerçekleştirdi:
- Arap alfabesi yerine Latin kökenli bir alfabe getirerek çocukların da, yetişkinlerin de çok daha kolay okuryazar olmalarını sağladı;
- Yönetim ve eğitim düzeni dinden bağımsızlaştırıldı;
- Hukuk düzeni laik temeller üzerinde Avrupa hukukuna göre düzeltildi;
- Geleneksel başlılar yerine şapka giyildi, kadınların peçe takmaması önerildi;
- Demokratik parlamenter düzen yolunda büyük adımlar atıldı;
- Özellikle kentlerim yaşamında çok kapsamlı ilerlemeler gerçekleşti;
- Kültür yaşamı, teknolojide olduğu gibi opera, bale ve yontu da içinde olmak üzere güzel sanatlar alanlarının birçoğunda Batı Uygarlığı'nı kucakladı;
- Okullar ve üniversiteler çağdaşlaştırıldı;
- Ekonomide, sanayi ve tarım alanlarında reformlar başlatıldı.
Atatürk, bu yadsınması olanaksız başarıları ve sanatsal anlatımlı özlü düşünceleri ile dostun ve düşmanın özgüsünü kazandığı gibi, geleceğe de damgasını vuruyor:
- “İnsanlığın tümünün gönenci açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya yurttaşları çekememezlik, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak biçimde eğitilmelidir.”
- “Savaşın ne korkunç bir yıkım olduğunu anlamaya kimi önderler saldırgan amaçlar güdüyorlar… Onlar kendi uluslarını yanıltıp baştan çıkartıyorlar… Dünyanın yazgısı, vicdan ve karakter sahibi önderlerin elinde olmalı.”
Bu çapta bir uzak görüşlü kahramanı yaratan güçler neler olabilir? Eski Çağ felsefesi, kahramandaki olağanüstü insani nitelikleri görmekle birlikte, tanrısal güçlere ağırlık tanırdı. Klasik mitolojide tanrılar insan biçiminde sunuluyor, insanlar tanrılaştırılıyordu.
Çağdaş felsefe için kahraman, birçok güçlerin elbirliği ile yarattığı kişidir. Carlyle, tarihi büyük insanların yaptığını söylerdi. Kimi düşünürler kahramanı Zeitgeist (çağın ruhu )'nun cisimleşmiş belirişi olarak gördüler. Efsanelerin gerçek olay ve kişilere dayalı olduğunu savunanlar, tarihin temelinde bu tür güçlerin ve olayların yattığını öne sürerler. Toplumbilimsel anlayışa göre ise kahraman, kendi kişiliği ile biçimlendirdiği toplusal zorunlulukların ürünüdür. Birçok düşünür, bu değişik yorumların bileşimini yapmaktadır.
En geniş bir bakışla kahraman, korkunç altüst oluşlar ortamında karşı konulamaz bir biçimde ortaya çıkan, kişiliğin gücüyle o âna egemen olan, görüş derinliği ve ustalığı ile olayların akışına yön veren ve kalıcı etkiler yapan karizmatik bir eylem adamıdır. Bu anlamda kahraman, aynı zamanda hem efsanevi ve tanrısal varlık, hem tarihin seçtiği ve ona yeniden biçim veren yaratıcı güç, hem de çağın simgesi ve geleceğe doğru atılmış dev adımıdır.
Atatürk evrensel uyum ve barış ülküsüne kendini adamıştı. Bayrağı, “Yurtta barış, dünyada barış”, ilkesiydi. Birçok savaşlar ve çarpışmalar geçirmiş olarak, “Ulusun yaşamı tehlikeye uğramadıkça savaş cinayettir.”diyebiliyordu. Atatürk bir insan sever (hümanist) ve uluslar arası barış kurucusuydu. Laik demokrasi davasına O'ndan daha başarılı hizmette bulunan devlet adamı pek azdır. Türkiye Cumhuriyeti'nde Atatürkçü düşüncenin yaşamakta süregitmesi nedensiz değildir. Gerçekten de Atatürkçü (Kemalist) ideoloji, yalnız laiklik karşıtı karanlıkçı güçlere karşı bir kale olarak değil, aynı zamanda ülkenin aydınlanması ve demokratik gelişmesi yolunda yapıcı bir siyasal sisten olarak da yeniden yükselen bir dalga olmuş bulunuyor.
Atatürk'ün demokrasi ülküsünün özünde kadın-erkek eşitliği yatmaktaydı. “Olanak var mı?” diye soruyordu, bir topluluğun yarısı topraklara zincirle bağlı kaldıkça, öbür bölümü göklere yükselebilsin?” Atatürk, gerçek bir ulusal kimliğin önemini de vurguluyordu: “Bir ulusal eğitim programından söz ederken, eski dönemin boş inançlarından ve doğal özelliklerimizle hiç de ilişkisi bulunmayan yabancı düşüncelerden, Doğu'dan ve Batı'dan gelebilen her türlü etkilerden tümüyle uzak, ulusal ve tarihsel karakterimize bütünüyle uygun bir kültürü anlatmak istiyorum.” Var gücüyle hükümeti, sözcüğün tam anlamıyla ulusun hizmetine bir hükümet yapmaya çalıştı. O'na göre ulusun istencini gerçekten temsil eden cumhuriyet, bütün kaynakları tüm ulusun yararına kullanmak ve bunun için de ahlaki sağlamlılığı en yüksek düzeyde tutmakla yükümlüydü. “Cumhuriyet erdem üzerine dayalı bir devlet düzenidir.” Diyordu. “Her birey istediğini düşünmek, istediğine inanmak, … bağlı olduğu dinin gereklerini yapmak ya da yapmamak hak ve özgürlüğüne maliktir…”” Biz dine saygılıyız. Din anlayışı vicdan işi olduğundan, Cumhuriyet din düşüncelerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı, ulusumuzun çağdaş ilerlemesinde başlıca başarı etkeni olarak görür.”
İki bin yıl önce Latin şair Horatius şöyle diyordu: “Övgüsüne Lâyık olan kahramanın - Ölmesine izin vermez ilham perisi.”
Mustafa Kemal Atatürk, dipdiri Cumhuriyetinde ve uluslar arası alanda, mükemmel bir esin kaynağı, hayranlık uyandırıcı, yol gösterici kahraman olarak yaşamakta devam ediyor.
Profesör Talat HALMAN
“Dünya Düşünürleri Gözüyle
Atatürk ve Cumhuriyet”
Önsözü
4 Ekim 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder