4 Ekim 2009 Pazar

KURTULUŞ SAVAŞI'NDA DİN ADAMLARI

“Evet din lüzumlu bir kurumdur. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Yalnız şurası var ki din Allahla kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddi çıkar temin eden kimseler, menfur kimselerdir. İşte biz bu vaziyete muhalifiz ve buna müsaade etmiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan insanlar saf ve masum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve sizlerin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu kimselerdir.”
Atatürk (Temmuz 1932)

Mustafa Kemal Atatürk’e din karşıtı ve dinsiz diyenler yukardaki sözünü sindirerek tekrar tekrar okumalıdır. Din de en büyük günahlardan birisi iftiradır. Unutulmamalı.
Büyük önder, inançlara, dine ve gerçek din adamlarına gereken önemi vermiş ve saygı göstermiştir. Dili de Dininide Arabizmin etkisinden kurtarmaya çalışmış, hiçbir zaman hiç kimsenin yapamadığını yaparak tarihte ilk defa devlet eliyle Kur’an’nın meal ve Tefsirin yaptırmış, Türk halkının anlamasını sağlamış, Dinde “öze dönüşü” gerçekleştirmiştir. Karşı olduğu din adına kutsal değerleri sömüren, insanları kandıran ve çıkarlarını düşünen softalardır.
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda gerçek din adamlarının katkısı büyük olduğu gibi, din aktörlerinin ve softaların zararlarıda o kadar büyük olmuştur. Örnek mi? İngiliz sevenler derneği üyesi Sait Molla, Mustafa Sabri, Konyalı Zeynel Abidin Atatürk ve arkadaşları için ölüm fetvasını (İstanbul) veren, ismine Seyyid kelimesini de eklemekten kaçınmayan Dürrizade El-Seyid Abdullah ve daha niceleri...
Buna karşılık Ankara fetvasını hazırlayan Ankara Müftüsü Hoca Rifat (Börekçi) ve yirmi arkadaşı ile 153 il ve ilçe müftü ve din adamlarının imzaladığı Ankara fetvası. Birbirinin zıddı iki fetva. İşte gerçek din adamı farkı. Öyle bir Müftü ki Rifat Efendi, kendisi ve eşi Samiye Hanım için ayırdığı “cenaze parasını” kurtuluşta harcamak için Mustafa Kemal’e vermiştir. Aynı zamanda Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin de Başkanı olan Müftüye 24 Nisan 1920’de Padişahın iradesiyle işten el çektirildi. “Kuva-yı Milliye adı altında çıkarılan fitne ve fesadın hazırlayıcısı ve teşvikçilerinden olduğu” iddiasıyla 4. Örf Divan-ı Harbince ölüme mahkum edildi. Sultan Vahdettin tarafından 15 Haziran 1920’de tasdik edildi. (1)
“Yüzyıllardır bir din adamı için bir Osmanlı Padişahı ve İslam Dünyası Halifesi’nin verdiği ölüm fermanı idi. Mehmet Rifat Efendi de hakkında böyle ağır karar alınan ilk ve son müftü oluyordu.”(2)
Müftü Mehmet Rifat Efendi Ankara hükümetince yerinde bırakılmış ve ölümüne kadar Diyanet işleri Başkanlığı yapmış örnek bir din adamıdır.
İzmir Valisi Kambur İzzet’in Yunan işgaline karşı çıkmaması emri üzerine “Vali Bey...bu sakalım kanımla kızarabilir, ama bu alına Yunan alçağını sukunetle selamlamış olmanın karasını sürerek huzuru ilahiye çıkamam” diyen ve toplantıyı terk eden İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi(3)
Denizli’de ilk direniş örgütünü kuran ve ilk fetvayı veren Müftü Ahmet Hulusi Efendi “Muhterem Denizliler! Bu gün sabahın erken saatlerinde İzmir, Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Bu tecavüze karşı hareketsiz kalmak, din ve devlete ihanettir. Müftünüz olarak Cihad-ı Mukaddes Fetvasını ilan ve tebliğ ediyorum...Elinizde silahınız olmasa dahi üçer taş alarak düşman üzerine atmak suretiyle mutlaka eylemde bulununuz...”(4)
“Paşam! Bütün Amasya emrinizdedir. Kazanız mübarek olsun” diyen ve İngiliz Intellicens servisince hakkında rapor düzenlenen Amasya Müftüsü Hacı Tevfik Efendi. Raporda: “Tahkikat Komisyonlarımızın beldesine girmesini istemeyen ve icap ederse, halkın silahlandırılarak üzerimize saldırtacağı haberini gönderip mümessillerimizi kabul etmeyen sarıklılardan birisin.”
Ne yazık ki utkuyu görememiş 1921 yılında zatürreye yakalanarak vefat etmiştir.
Mustafa Kemal Paşa’yı tanıdıktan sonra halka “Bu Paşa, başka paşa, Bu paşa bildiğimiz paşalardan değil diyen Abdurrahman Kamil Efendi.
Mustafa Kemal’in “Baba bu işte muvaffak olmakta var, olmamak da var. İnşallah muvaffak olacağız. Eğer olmazsak bizi asarlar, kelle gider ne dersin?” sorusun üzerine
“Oğul, senki genç yaşta başını vatan ve millet uğruna feda etmişsin, benim bu ihtiyar kelleyi de koy senin uğruna feda olsun” (5-6)
Yine Mustafa Kemal Paşa’nın halkı aydınlatmak üzere bir konuşma yapmak için gönderdi pusulayı öpen “Başım gözüm üstüne” diyerek bu güne dahi örnek olacak şu konuşmayı yapmıştır.
“Muhterem Evlatlarım! Türk Milletinin, Türk hakimiyetinin artık hikmet-i mevcudiyeti kalmamıştır. Madem ki, milletimizin şerefi, haysiyeti, istiklali tehlikeye düşmüştür, artık bu hükümetten iyilik ummak bence abestir. Şu andan itibaren Padişah olsun, isim ve unvanı ne olursa olsun, hiçbir şahsın ve makamın hikmet-i mevcudiyeti kalmamıştır. Yegane çare-i halas halkımızın doğru olan doğruya, hakimiyetini eline alması ve iradesini kullanmasıdır.”
13 Haziran 1919 Cum günü Sultan Beyazıt camiinde yapılan bu konuşma halkı coşturmuş ve bağımsızlık savaşı için kenetlenmiştir.(7)
Denizli-Sarayköy Müftüsü Ahmet Şükrü Efendi:
“İzmir’in kafir Yunanlılar tarafından işgal edildiğini, bu kafirlerin bulunduğu yerde namaz kılınamayacağını ve kılmasının caiz olmadığını bildirerek düşmana karşı konmasını istemiştir.”
Denizli-Çal Müftüsü Ahmet İzzet (Çalgüner) Efendi: “Çöken Saray Saltanatının yerine milletin kalbindeki iman nuru bir kat daha parlamıştır...(8)
Bozöyüklü Hacı Süleyman Efendi, “Yalnız Yunanlılarla kalsak kolay, fakat mültefikleri de var ne kuvvetli” diyen Çine Müftüsüne “Hoca! İngiliz, Fransız kim olursa olsun memleketimizi kurtarmaya çalaşcağız. İcap ederse hepimiz şerefimizle öleceğiz.(9)
Özbek Tekkesi ve Şeyhi Ata Efendinin Kurtuluş Savaşı’na katkıları büyük olmuştur. İstanbul’dan Anadolu’ya silah ve cephane kaçırdığı gibi, Kurtuluş Savaşı’nın lider kadrosunda yer alacak İsmet Paşa, Fevzi Paşa Halide Edip Adıvar eşi Adnan Adıvar, Mehmet Akif ve daha birçok kişinin Anadolu’ya geçmesini sağlamıştır.(10)
Milli Mücadeleye tüm kalbiyle inanmış gerçek bir din adamı Cemal hocayı’da anmak gerekiyor. İşgal kuvvetlerinin Maçka Silahhanesinden ölüyü alacağını söyleyerek tabutla girmiş, tabuta silah doldurarak çıkmış, silahları Ulusal güçlere vermiştir.(11)
Erzurum, Sivas, Balıkesir, Alaşehir Kongrelerine katılanların bir kısmı, müftü ve müderrislerden oluşmuştur. “Demiray” ve “Çelikalay” ları hazırlayanlar ve bunlar gibi yüzlercesi...Hacıbektaşta Çelebi Mehmet Efendi ve Hacı Bektaş Dede Pontus vekili Niyazi Salih Baba ile görüşen Atatürk onların tam desteğini almıştır.(12)
Ulusal Mücadele sırasında belli başlı Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin sayısı 47’dir. Bu cemiyetlerin yönetimindeki din adamı sayısı 84’dür. 16 tanesinin başkanı din adamıdır. Bu cemiyetlere başkan olan din adamları şunlardır.
1- Ankara : Müftü Rifat Efendi (Börekçi)
2- Afyon : “ Sait Efendi
3- Amasya: “ Hacı Tevfik Efendi
4- Bilecik : “ Mehmet Şükrü Efendi
5- Bolu: Müderris Kürtzade Mehmet Sıtkı E fendi.
6- Çankırı : Müftü Bakizade Ata Efendi
7- Denizli : Müftü Ahmet Hulusi Efendi
8- Erzurum : Hoca Raif Efendi
9- Nakkacı : Müftü Ziyaeddin Efendi
10- İsparta : Şeyh Ali Efendi
11- Kırşehir : Müftü Halil Hilmi Efendi
12- Konya : Ali Kemali Efendi
13- Sivas : Müftü Abdurrauf Efendi
14- Van : Müftü Şeyh Masum Efendi
15- Yozgat : Müftü Mehmet Hulusi Efendi
16- Zonguldak : Müftü İbrahim Efendi (13)
Dün olduğu gibi günümüzde de ülkemizi bölmeye, kardeşi kardeşe düşman etmeye, Sevr’i geri getirmeğe çalışanlar vardır. Türk halkı her zaman olduğu gibi bütünlük içinde hareket edecek ve ülkeyi böldürmeyecektir.
Ata’sının çizdiği yolda çağdaş uygarlık seviyesine ulaşacaktır, ulaşmalıdır.
Fatih Rıfkı Atay Çankaya
Kazım Özalp-Milli Mücadele
Mahmut Goloğlu-Erzurum Kongresi
Mazhar Müfit Kansu-Erzurum’dan ölümüne kadar Atatürk’le Beraber.

Kaynaklar:
1- Ali Sarıkoyuncu-Milli Mücadelede Din Adamları
2- Cemal Kutay-Kurtuluşun ve Cumhuriyetin Manevi
Mimarları
3- Ali Sarıkoyuncu-Yunan Megola İdeası
4- Sadi Borak-Atatürk’ün Özel Mektupları-Atatürk ve Din
5- Hüseyin Menç-Milli Mücadelede ilk kıvılcım
7- Nafiz Yetkin-Hatıralarım
8-9- Orhan Vural-İstiklal Savaşında Müft. Hizmetleri
10-11-13- Sinan Meydanı Atatürk ile Allah arasında
12- Baki Öz - Kurtuluş Savaşında Alevi ve Bektaşiler.

Hiç yorum yok: